Sabine Nemez, karşılaştığı son kurban olan annesinin katilini araştırmaya başlarken, hiç beklemediği anda Wiesbaden'den gelen Rotterdamlı suç profil uzmanı Maarten Sneijder onun sınırlarını zorluyordu...
Doktor Rose Harmann terapi merkezinde son danışanını beklerken, bu gelecek olan danışanının hapishane yerine kendisine yönlendiren mahkeme
Ölüm Fermanı; ilk sayfasından hikayeye bağlayan kurgusu, birbirinden farklı görünen iki olay arasında kurulan şaşırtıcı bağlantıları, film izliyormuş hissi veren akıcı anlatımı, renkli ve ilgi çekici karakterleri ile çok beğendiğim bir kitap oldu. İlk kitap 48 Saat'te eksik olduğunu, yüzeysel geçildiğini düşündüğüm tüm unsurların, Ölüm
Eski bir çocuk masalından esinlenip, kaçırdığı kurbanları acımasız bir şekilde işkenceye maruz bırakan, kendince bunu oyun haline getirip, ölüme terkeden seri katilin hikayesine tanık oluyoruz ...
Gelen bir hediye kutusu ve telefon ile oyun başlıyor!
"Eğer bu kadını neden kaçırdığımı kırk sekiz saat içerisinde bulabilirsen kadın yaşar. Eğer bulamazsan, ölür."
(Maarten S. Sneijder tarzına uygun olarak) 3 cümle ile özetleyecek olursam;
1- Kitaba başlarken biraz fazla beklentiye girmiştim ama yarıladığımda sonunu tahmin etmenin biraz burukluğu oldu.
2-Bazı bölümlerin terapi seansları ile geçiştirilmesi yerine daha sürükleyici ve ters köşe bir son olabilirdi.
3-Yan karakterimiz komiser Maarten S. Sneijder tam da bu noktalarda kitabı daha okunası kılıyor.
Beğendiğim cümleleri burada paylaşmak istiyorum
"Şimdi değilse, ne zaman"?
"Dünya insanın çözemeyeceği kadar çelişkilerle dolu tuhaf bir yerdi. Ama işler tam da bu yüzden yoluna giriyordu".