Anıl Çeçen

Anıl Çeçen100 Soruda Kemalizm yazarı
Yazar
Derleyen
7.0/10
18 Kişi
86
Okunma
12
Beğeni
2.207
Görüntülenme

Hakkında

Prof. Dr. Anıl Çeçen, 1948 yılında Ankara'da doğdu. Ankara Koleji'ni ve AÜ Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 1971'de avukatlık stajını tamamlayarak Türkiye ve Ortadoğu Enstitüsü'ne asistan oldu. 12 Mart dönemi İdari Reform Komisyonu'nda Merkezi İdare sekreterliği yaptı. Üniversite öğrenciliği yıllarından başlayarak Ulus, Barış ve Halkçı gazetelerinde araştırmacı ve köşe yazarı olarak çalıştı. 1970-1978 arasında arkadaşlarıyla birlikte aylık Adım Dergisi'ni yayımladı. 1972'de AÜ Hukuk Fakültesi'ne asistan oldu. 1974-1978 arasında Halkevleri Dergisi'nin genel yayın yönetmenliğini yaptı. 1972-1978 arasında Halkevleri Atatürk Enstitüsü Genel Sekreterliğini, 1975-1977 yıllarında Halkevleri 2. Başkanlığını, 1974-1978 arasında Unesco Eğitim komitesi sekreterliğini, 1976-1986 yılları arasında Sanat Kurumu Başkanlığını yürüttü. 1984 yılından başlayarak serbest avukat ve yazar olarak çalışan Çeçen, 1990'da Danıştay kararıyla üniversiteye döndü. Halen AÜ Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku öğretim üyesidir. Bilim ve düşünce dergilerinde otuzdan fazlabilimsel araştırması yayımlanan Çeçen'in başlıca yapıtları şunlardır: Sendikalizm, Ankara, 1970; Türkiye'de Sendikacılık, Özgür İnsan, Ankara, 1973; Adalet Kavramı, May Yayınları, İstanbul, 1981; Sosyal Demokrasi, Devinim Yayınları, Ankara, 1984; Kültür ve Politika, Hil Yayınları, İstanbul, 1984; Türk Devletleri, İnkılap Yayınları, İstanbul, 1986; Tarihte Türk Devletleri, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1986; İnsan Hakları, Selvi Yayınları, Ankara, 1990; Halkevleri, Gündoğan Yayınları, Ankara, 1990.
Unvan:
Araştırmacı, Köşe Yazarı, Avukat, Yazar, Öğretim Üyesi
Doğum:
Ankara, 1948

Okurlar

12 okur beğendi.
86 okur okudu.
4 okur okuyor.
124 okur okuyacak.
4 okur yarım bıraktı.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Hukuk tarihi, bir bakıma baskıya, adaletsizliğe karşı toplumların verdiği savaşların tarihidir. Tüm dünya adaletin gerçekleşmesi için uğraşmaktadır3. Haksızlığa karşı koymak bir toplumsal görev olarak benimsenmiştir. Toplumun iç varlığını ve asgari düzenini koruyabilmesi için haksızlığa karşı direniş zorunlu bir duruma gelmiştir. Toplumun yararı için herkes gereğinde hukuk savaşçısı olabilmiştir. Toplumsal sorumluluk bilincinin artması adalet düşüncesini ön plana çıkarmıştır4. Sosyal yaşamda adalet her açıdan gereklidir. Bu nedenle, adaletin aranması ve gerçekleştirilmesi aslında hukukun en önde gelen ödevidir. Adaleti biçimlendirmek ve öze kavuşturmak, hukuk düzeninin ana yapısını yansıtmaktadır.
Reklam
Zaman zaman kendi koyduğu düzeni çiğneyen otoritelere rastlanmaktadır. Hukuk düzenini kuran ve uygulayan gücün hukuku tanımaması, çiğnemesi toplumları kendiliğinden bir adalet savaşımına sürüklemiştir.
Kültür-Müzik İlişkisi
Bugünün Türkiye'sinde müzik alanına bakıldığı zaman, birbiriyle çelişkili kültür farklılaşmalarını yaşayan bir toplum yapısının tüm özellikleri kolayca görülebilir. Herkes kendi müziğini dinlemektedir. Dil bilen, yüksek öğrenimli, batıya dönük kişiler klasik batı müziği; geçmişe bağlı, geleneksel değerlere üstünlük tanıyan gelir düzeyi üstün, gece ve eğlence yaşamına düşkün, içkiyi seven kişiler Türk Sanat Müziği; Anadolu'nun çeşitli yörelerinde oturan ve geleneksel halk değerlerine bağlı bulunan, fazla tahsil görmeyen, kültür düzeyi yüksek bulunmayan, ekonomik gelişmeler karşısında kitlelerin yanında yer alan ilerici dünya görüşüne sahip kişiler Türk Halk Müziği; lise ve üniversite gençliği, kültüre önem vermeyen magazin düşkünü, eğlenceye meraklı aydın olmayan kişiler hafif batı müziği veya aranjman müziği; genellikle büyük kentlerin kenarlarında ve varoşlarında gecekondularda oturan, köyden kente göçetmiş fakat kentte umduğunu bulamamış, geçim sıkıntısı ve aile sorunları ile içiçe yaşayanlar şoförler ve benzeri ara işlerde çalışan esnaflar, işsiz ve başıboş gezenler arabesk müziği dinlemektedirler. Konuya biraz daha toplumbilim açısından bakılırsa bu liste daha da uzatılabilir. Ne var ki, insanlar kesin sınırlandırmalar içine konulamazlar. Yukarıda belirlenen genellemeler dışında kalan karma yapıda kişilere de çoğunlukla rastlamak olanaklıdır. Karma yapıdaki kişiler de ayrı bir genelleme kuralı oluşturabilirler ama diğer genellemeleri değiştiremezler.
Sayfa 278
Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet yönetimi ve Atatürk ilkeleri devletimizin temel ilkeleri olarak kaldığı sürece. Türkiye'yi kendi çıkarları doğrultusunda yönlendiremeyeceklerini artık bu büyük ülkelerde anlamışlardır. Bazı bilimsel görünümlü politik toplantılarda siyasal boyutlu mesajlar kamuoyuna yansıtılmaktadır. Atatürk olgusunu ve rejimini ortadan kaldırabilseler, o zaman Türkiye'yi kendi istekleri doğrultusunda ve geleceğe dönük yönlendirebileceklerini bilmektedirler.
Sayfa 7 - Atatürkçü Düşünce Derneği YayınlarıKitabı okudu
Günümüzde Atatürkçülük macera veya kalkan durumundan çıkmıştır. Yapılması gereken bu kavgayı sonuna kadar götürmektir. Atatürkçülük artık kavga işidir, toplumun her kesiminde bu kavganın verilme zamanı gelmiştir. Eğer yeniden bunalımlı dönemlere, toplumsal çalkantılara sürüklenmek istemiyorsak bu gerçeği yerinde değerlendirmemiz gerekir. Atatürkçülük kimsenin tekelinde değildir, hiç kimse kendisini tek Atatürkçü olarak gösteremez ama Atatürk'e ve O'nun yoluna inanan kişilerin Atatürkçülük kavgası yapmaya halkları vardır. Atatürk'ü savunmak kadar O'nu düşünmek ve düşünceleri doğrultusunda yeni devrimci atılımlara kalkışmak bu kavganın içeriğini oluşturur.
Sayfa 11 - Atatürkçü Düşünce Derneği YayınlarıKitabı okudu
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
420 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Halkevlerinin Üçüncü Dirilişi 1980 darbesiyle Halkevlerinin yöneticileri göz altına alındı vê Halkevleri kapatılıp bir ara döneme girdi. Delil yetersizliğinden dolayı dava düştü vê tutuklanan bütün yöneticiler serbest bırakıldı. Halkevlerinin tekrar açılması için Ankara 3.Sulh Hukuk Mahkemesinin 1098 karar numarası ile 23.06.1987 tarihinde Halkevlerin tekrar açılmasına karar verildi.
Halkevleri
HalkevleriAnıl Çeçen · Gündoğan Yayınları · 19904 okunma
272 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Dikkat spoiler içerir. Güzel bir araştırma eseri. Kıbrıs'ın tarihi ile başlayıp jeopolitik önemi ve tarih boyunca kimlerin eline geçtiğinden bahsederek başlıyor kitap. Osmanlı'nın elinden nasıl çıktığından bahsederken özellikle 2. dünya savaşı sonrasında EOKA, Yunanistan ve Türk Mukavemet Teşkilatının adada neler yaptığından bahsediyor. Nüfusu zorla Rum çoğunluğa eriştirme çabaları, garantör devlet olan İngiltere'nin bu duruma pek tepki göstermemesi, adadaki üsler, en sonunda zorluklarla da olsa Türkiye'nin müdahalesi ve adanın ikiye bölünmesinden bahsediyor. Bu olayların sonrasında yaşananlar, günümüzde Güney Kıbrıs'ın genel geçer kurallara aykırı olarak AB'ye alınmasının aşama aşama nasıl gerçekleştiğinden bahsediyor. Burada aynı adada iki ülke olmayacağını belirten batının iki yüzlülüğü, Endonezya, Doğu Timor, Kore gibi örneklere kulak tıkanması, Türkiye'nin siyasi arenada yalnız kalması, daha önceden yine hukuka aykırı olarak adadaki bir Rum kadın yüzünden Türkiye'nin tazminata mahkum kalması ve bu olayın yol açtığı durumlardan bahsediliyor. İsrail açısından Kıbrıs'ın ne kadar önemli olduğu, bu yüzden bu konuda Türkiye'nin yanında yer alması, Annan planı ve Türk tarafının kabul etmesine rağmen Rum kesiminin reddinden dolayı adadaki statünün yine çıkmaza girmesi ve detayları anlatılıyor. Yavru vatanı merak edenlerin çok fazla bilgiyle karşılaşacağı oldukça güzel bir kitap.
Kıbrıs Çıkmazı
Kıbrıs ÇıkmazıAnıl Çeçen · Toplumsal Dönüşüm Yayınları · 20052 okunma
544 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Atlantik güçlerine karşı faşist Hitler ile komünist Stalin'i işbirliğine götüren koşulların benzeri yeniden ortaya çıkmaktadır.Osmanlı ve Sovyet imparatorluklarının geri çekildiği alanda Batılı emperyalist güçlerin kesin bir rekabete ve mücadeleye giriştiği görülmektedir. Kitap, özellikle büyük Ortadoğu projesi bağlamında ülkemizin konumu ve durumu ne olabilir? Tartışmalarında okunabilir.
Türkiye'nin B Planı
Türkiye'nin B PlanıAnıl Çeçen · Kilit Yayınları · 20117 okunma