Çalkantılı bir hayatın içerisinde kendi içine yolculuk yapıp, huzuru bulmak isteyen bir kadının gelecek nesiller için de faydalanabilecekleri önerilerde bulunduğu güzel bir kitap
Denizden Gelen Hediye.
Deniz kenarındaki bir sahil evinde inzivaya çekilen bir kadının, dünya değiştikçe kendi hayatının da nasıl değiştiğini fark edip sorgulayarak, kendi hayat tecrübelerini de baz alarak çözümler üretmiştir.
Yazar her insanın bireysel dengesini sağlayabilmesi adına yalnız kalacağı ve derin düşüncelere dalacağı bir köşesinin, bir sığınağının olmadı gerektiğini belirtiyor.
İnsan bazen hayatın karmaşası içerisinde kendisini bir tükenmişlik içinde ve de işe yaramaz bir durumdaymış gibi hissedebiliyor. Böyle anlarda insan yalnız kalıp kendi içine dönmeli, kendi benliğini anlamlandıracak huzuru içinde aramalıdır. Kendine faydası olmayan hiçkimsenin bir başkasına da faydası olmaz. Bu yüzden diyorum ki; insan sevdiklerine ve çevresindeki insanlara faydası dokunsun istiyorsa ilk önce kendine faydalı olmalı, kendi kendini tedavi etmelidir.
Yazar insanların yalnızlığını, ilişkilerini ve karmaşıklıklarını sahil kenarında bulduğu deniz kabuklarıyla simgeleyerek düşüncelerini ifade etmiştir.
Çağ yenilendikçe insanoğlunun tükenmişliği ve yorgunluğu da çağla birlikte yenileniyor. Yazarın da dediği gibi insanoğlu ne kadar azla yetinebileceğinin farkında değil. Bu sebeple kendini çağın yeniliklerine kaptırıp kendinden uzaklaştırıyor. İnsanoğlu olabildiğince mütevazı yaşamalı hayatı. :))
Keyifli okumalar dilerim.
Huzuru arayan bir kadının gözlerinden dünyayı görmeye hazır mısınız?
Bu kitapta hayat koşturmacasından yorulup deniz kenarında bir küçük kulübede inzivaya çekilen bir kadının hayat tecrübelerini ve yaşamının değişimine ayak uydurma çabası içinde yaşadığı tükenmişlik duygularını okuyacaksınız.
Yalın anlatımı ve kısa kısa bölümlerden oluşması ile kolayca okunan bu kitapta en sevdiğim önerilerden biri her insanın hayat telaşında kendisini kaybetmemesi için yalnız kalabileceği ve düşüncelerini toparlayabilecegi bir sığınağı olması gerektiğiydi. Ayrıca huzuru dışarıda değil de insanın kendi içinde araması gerektiğine yapılan vurgu cok hosuma gitti
Her bölüm başında farklı bir deniz kabuğuna yer verilerek hoş bir incelik yakalayan yazarımız kitabında yalnızlık, ilişkiler, iş ve aile hayatı, huzur, tükenmişlik gibi konulara değiniyor. Bu tarz konularda yazılan kitaplar ilginizi çekiyorsa tavsiye edebilirim. Benim için 6/10'luk bir kitap oldu diyebilirim
İşte bu kitaptan sizler için seçtiğim birkaç alıntı :
"İnsanın başkalarına ancak kendi özüne bağlandığı zaman bağlanabileceğini anlamaya başladım. Ve de ben o özü, içimdeki pınarı en iyi yalnız kalarak bulabilirim yeniden."
"Çünkü insanı insandan ayıran, fiziksel yalnızlık, fiziksel soyutlanma değil ruhani soyutlanmadır. Çünkü sizi sevdiklerinizden koparan ne bir ıssız ada ne de dağların zirvesidir. İnsanı kayboluşa ve yabancılaşmaya iten şey, zihninin çoraklığı ve yüreğinin ıssızlığıdır. Başkalarına yabancı olan kendine de yabancıdır. Kendine dokunamayan başkalarına da dokunamaz."
• Anne Morrow Lindbergh, Kadını yaşamın denge noktasına koyan yazar.
Hayat boyu denge'yi adres göstermesi ise bize kadının yaşamdaki yerinin ne kadar sarsılmaz olduğunu bir kez daha kanıtlar nitelikte.
️ Yazar, bir çoğumuzun kendimizle baş başa kalmayı hayal ettiği göl kenarındaki o kulübe yerine Florida'nın Captiva Adası sahilinden sesleniyor.
Bulunduğu çevre ile yaşamı ilişkilendirerek adeta hepimizin hayatından birer kare ile bir fotoğraf albümü oluşturduğu eserinde, o fotoğraflara farklı perspektiflerden bakmayı öğretmiş diyebilirim.
Öyle ki, bazen ay kabuğu oluyoruz bazen istiridye yatağı…
Önce kumsaldaki tüm taşları cebimize doldurup getiriyoruz.
Sonra bir hayata sığacakları düşünüp teker teker azaltıyoruz elimizdekileri.
Sahip olduklarımız azalırken, biz içimizde dolup taşıyoruz.
Gündelik hayatımızda nasıl davrandığımız, aile ve yakın çevremiz gibi hepimizin içinde olduğu ilişki ağları ile ilgili çıkarımlar yaptığı bu güçlü eseri okuduğunuzda kendi iç dünyanızdaki o sesi özlediğinizi hissedeceksiniz.