Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Arjun Appadurai

8.0/10
2 Kişi
7
Okunma
0
Beğeni
696
Görüntülenme

Hakkında

Chicago Üniversitesi (1976) Brandeis University (1970) Elphinston Collage
Doğum:
4 Şubat 1949

Okurlar

7 okur okudu.
11 okur okuyacak.
Reklam

Editörlük Yaptığı Kitaplar

Tümünü Gör

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Uzun mesafeli nefret
iki ölümcül şeyin karıştırılmasını gerektirir: Dünyadaki ahlaki çürümeyi bir çırpıda açıklamaya çalışan Manişeci teodise ve bu Manişeci teodiseyi yerelde anlaşılabilir hale getirebilecek imgeler ve mesajlar...
Sayfa 110Kitabı okudu
Reklam
Her durumda öfkenin coğrafyası basit bir etki - tepki, azınlıklaştırma ve direniş, iç içe geçmiş uzam ve alan hiyerarşileri, açıkça görülebilen neden-sonuç ilişkileri haritası değildir. Daha ziyade bu coğrafyalar uzak olaylar ile yakın korkular, eski tarihler ile yeni provokasyonlar, yeniden yazılmış sınırlar ile yazılmamış düzenler arasındaki karmaşık etkileşimlerin uzamsal sonucudur. Bu coğrafyaların yakıtı kuşkusuz medya dolayımlıdır(haber yayın organları, İnternet, siyasi konuşmalar ve mesajlar, kundaklama raporları ve belgeleri), fakat kıvılcımları içerideki düşman hakkındaki belirsizlik ve her zaman eksik olan ulusal saflık projesi hakkındaki endişedir.
İmgelerin ve teknolojilerin giderek soyutlaşması ve dolaşımındaki artış bağlamında mahrem bedensel şiddetin dünya çapındaki artışından kaynaklanan dehşeti açıklamanın bir yolu bu ilişkinin hiç de çelişik olmadığını düşünmektir. Beden, özellikle de azınlıklaştırılmış beden, en çok korktuğumuz soyutlamaların hem aynası hem de aracı olabilir. Ne de olsa azınlıklar ve bedenleri nufusların sayımı, sınıflandırılması ve incelenmesi bakımından üst düzey soyutlamaların bir ürünüdür. Dolayısıyla tarihsel olarak üretilmiş olan azınlıkların bedenleri toplumsal yaşamda soyut olanın indirgemeleri ile tanıdık olanın iğfalini birleştirir ve küresel olandan duyulan korkunun kendi içinde cisimleşmesine ve(belli koşullar endişeyle aşırı yüklü hale getirdiğinde) bu bedenin yok edilmesine izin verir. Kuşkusuz küresel olanın başdöndürücü hareketliliğinden yerel şiddetin mahrem ateşine varmak için pek çok özgül olayı ve süreci anlamamız gerekir.
Teröristler askeri alan ile sivil alan arasındaki sınırı bulanıklaştırır ve sivil toplumun egemenliğinde olduğunu düşündüğümüz sınırlar içinde estetik belirsizliğe yol açar. Terör bir şekliyle savaşın yayılma yollarından biridir, zaman ya da mekan sınırı olmayan bir savaştır. Terör, savaşı ulus fikrinden ayırır. Herkesin tebdili kıyafetli bir asker, toplumsal uyuklamamızın tam orta yerinde bizi kalbimizden vurmak için fırsat kollayan aramızdaki bilinmeyen olabileceği düşüncesini uyandırır. Teröristte asker ve casusun özellikleri birleşmiştir. Bu nedenle, genel olarak modern siyasetin temelini oluşturan başka bir sınırı da bulanıklaştırır. Güney Asya'da 11 Eylül'den sonra yaşananların önemli bir veçhesidir bu.
Sıradan güceniklikten tüm ülkelerin, halkların ve toplumların genelleşmiş nefretine geçiş -ki genellikle somut olarak deneyimlenmez- bu nefretin ahlaki özünü anlamamızı gerektirir. Şer söylemi İslam âleminin daha aşırı söylemlerinde yaygındır. Nitekim ABD liderlerinin kullandıkları iblis, şer ve benzeri şeylerin imgeleri, ken­di kendini tatmin edici ötekisini üretmiştir. Uzun mesafeli nefret iki ölümcül şeyin karıştırılmasını gerektirir: Dünyadaki ahlaki çürüme­yi bir çırpıda açıklamaya çalışan Manişeci teodise ve bu Manişeci teodiseyi yerelde anlaşılabilir hale getirebilecek imgeler ve mesajlar. Uzun mesafeli nefret ahlaki açıdan eksiksiz bir şer imgesi yaratır ve ona tam bir toplum, halk ya da bölge çehresi kazandırır.
Sayfa 110 - timsah kitapKitabı okudu
Henüz kayıt yok
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Henüz kayıt yok