Hislerinin geçirgenliği ile, yalnızlığı ve umutsuzluğu ile, iç çatışmaları ve hayatla hesaplaşmaları ile romandaki bu kadın beni hem çok yordu, hem de çok düşündürdü. Kitabın arkasında da yazdığı gibi; duymak istemeyeceğimiz gerçeklerin otopsisini yapmış. İkinci tekil şahıs dilini de kullandığından olacak, sanki karşımda bana anlatıyor yalnızlığını, sanki 'sen' diyerek benim de yalnızlığımın otopsisini yapmamı bekliyor, benim de içimdeki çelişkilerimi, korkularımı, kararsızlıklarımı masaya yatırmamı bekliyor... Ben de dur şimdi diyorum, böyle güzel; falan filan...
Diliyle okuyucuyu savuruyor, sarsıyor. Ben severek okudum ve bundan sonra yazarın çıkacak olan işlerini de ilgiyle takip ediyor olacağım.
..
..
"Ya sen? Hikayen başladığında neredeydin? Ne yapıyordun o sıra? Herkes uyanmış ipuçlarını toplarken sen hangi rüyada aynaları görmeye çalışıyordun ? Hem neden sadece sen yılların üstünden ikişer üçer atlıyor gibisin? Birçokları antenleri dimdik, aheste salyangozlar misali ağır ağır tadına vararak geziyorken yaşamı."