Aslı Perker Daha kitabın başında dikkatimi çekmişti. Hikayede geçen isimler tamamen gercek, hikâyelerse büyük oranda gerçek diye belirtilmesi. Hadi bakalım dedim neymiş diye başladım. Gerçeklik olması okumayı daha güzel yapıyor. Dizi ve filmlerde de gerçek olmasını tercih ederim. Neyse.
Altı yaşında bir çocuğun başına ne kadar kötü bir şey gelebilir sizce. Saysanız saysanız tahmin edemezsiniz, çünkü yakıştıramazsınız. İşte öyle bir şey ile başlıyor küçük kızın hikâyesi. Bide gerçek olduğunu bilince daha etkili oluyor. Hatta yazarın kendisine sordum kim bu talihsiz kız diye. Sağolsun cevap verdi.
Sipoiler vermek istemiyorum. Kitabın büyüsü bozulmasın. Duygu yüklü bir kitap son sayfasına kadar küçük kıza eşlik edeceksiniz. Okuyun okutun derim. İyi okumalar
Oysa ölenlerin bitki gibi toprağa dikildiğini ama hiçbir zaman dal vermediklerini, ruhların gökyüzüne çıktığını, oradan bizi seyrettiklerini, bizi koruduklarını ve onlara şarkı söylersek çok mutlu olduklarını biliyorum.
“Gözleri kapamak, sesleri duymak… Bu sesler yeri gelir müzik olur, yeri gelir tamtamlar, yeri gelir sadece kuşların cıvıltısı, yeri gelir bir uğultu. Kendini daha önce bunlardan herhangi birine bırakmış kişi bir trans haline geçtiğini, her şeyi içinde daha çok hissettiğini, sevginin büyüdüğünü, en çok da o adını koyamadığı, derininde var olduğunu bildiği, artık hangisine inanıyorsa onu yaratan şeyin büyüklüğünü hissettiğini söyleyemez? Dervişin dönmesini de budur, Şintoların yaptığı kagura da.”