"Yaşamımın büyük bölümü Ankara’da geçti.
Hayatın bana armağanları olan bir oğlum ve bir kızım var.
Sanat, yaşamının her döneminde ilgi alanım oldu. 1980 sonrasında gittiğim Hollanda’da uzun yıllar yaşadım. Bu süre içinde dans, resim ve tiyatro makyajı eğitimleri aldım.
Yayınlanma aşamasında olan bir anı-roman (Yolda bir karanfil) yazdım. 2017 yılında “Soluk Soluğa” adlı ilk şiir kitabım Komşu yayınları, Delisarmaşık’ta yayınlandı.
Hayatın yükünü bir şekilde ve her durumda omuzlamanın bir yolunu buldum. Yaşanan tüm kötülük, haksızlık ve acılardan kendini sorumlu hissedenlerden biriyim galiba. Genelde çok ciddiye alamadığım hayata yine de elimden geldiğince hep diklenmeye çabaladım.. Yaşamın döngüsünde önemli ve önemli olmayanla, doğru ya da yanlış olanın kesin çizgilerle ayırımına oldum olası inanmadım.
İnsanlık için, iyilik için, barış için, doğa ve tüm canlılar için sanat dahil tüm çabaların aynı değerde ve ortak paydada yer aldığına inandım. Ve onlarla aynı safta yer alıyor olmaktan hep gurur duydum.."
Bizler kuşatıldık..
Umutlar bile birbirine benzemeye başladı giderek
Aynı hayallerle avunuyoruz
Biz kendimize yabancılaştık
Tek tip soruyor
Tek tip anlıyor
Bir örnek yaşıyoruz..
Uzun suskunluklar
Girerdi belki aramıza
Fakat biz sustukça
Kalabalıkları taşırdık ..soluğumuza
Hiç’liğin sonsuzluğa açılan kapılarında dolanır
Talihsiz rastlantıların
Bizi bir bilinmeyene taşıdığı anlara kızar
Hayata birlikte.. küserdik
Bir şeyler eksik
sevinç mi
umut mu dersin..
Hava soğuk
yürek donuk
yazamıyor ellerim
kış uykusunda yüreyim..
Bir şeyler eksik
bir şarkı
bir şiir mi dersin..
"Yeni şiirler yok artık.
Bir fısıltı gibi şimdi yaşamak
Kızgın kumlara
Çıplak ayak basmak yok artık
Hüznün saplanıyor yüreğime
Gölgelerde çiçek açmıyor artık
Saklı sevinçleri hemen bugünden yaşamalı
Yeni şiirler yok
Yok artık.."
Bu kitapta yaşanmış, gerçek bir hayat hikayesi okuyoruz. 60’lı yıllar Ankara’sında başlıyor Asuman’ın hikayesi. Kolejde lise eğitimini aldığı dönem ülkede solun yükseldiği ve gençlik olaylarının tırmandığı yıllar. O da lise aşklarına, müdavimi olduğu partilere ara vererek bu harekete bir yerinden katılmaya karar veriyor. Bir yandan Türk Hava Yolları’nda hosteslik, bir yandan da yokuş aşağı devrimcilik.. Bir kolejli, zengin kızının devrim militanına evrimine ve hayatının tersyüz oluşuna şahit oluyoruz.
Öyle bir hayat düşünün ki, bir geceyarısı yanıbaşında patlayan silahların alevleri, ertesi gün bir gece kulübünde çevrelerini saran paparazzi flaşlarına dönüşüyor. Bu iki aykırı, birbirinden kopuk hayatın ışıklar söndüğünde sızlattığı yarayı anlıyor, tanımaya başlıyorsunuz.
Bu romantik neslin hikayesi bir kez daha ya başarabilselerdi bugün nasıl bir ülkede yaşardık sorusunu sorduruyor.
Gece uykuya dalmadan, 68 kuşağı gençlerinin gördüğü rüyayı bir ucundan yakalamak için nefis bir kitap. Keyifli okumalar..