Malatya'da doğdu. Dört çocuklu bir ailenin ikinci çocuğudur. Öğrenimini hayatını Malatya'da tamamladıktan sonra 1995 yılında hemşire olarak Bursa'ya tayin oldu ve polis olan eşiyle tanışarak evlendi. Şanlıurfa ve Yalova'da hemşirelik yaptı.
Yazın hayatına ortaokuldayken yazdığı şiirler ile başladığında kafiye bulmakta zorlandı ve nesre yönlendi. Lise öğrenimi sırasında okul gazetesi çıkardı ve yazdığı yazılar arkadaş çevrelerinde yoğun ilgi gördü. Aile hayatı ve mesleği dolayısıyla yazma serüvenine ara verdi. 2014'te fantastik öğeler içeren ilk romanı Kayıp Ruh Yitik Beden; 2016'da Kayıp Kurban' adlı eserleri yayımlandı. Son kitabı Aşk Acıtır ise, 2018'de yayımlandı.
Halen Yalova Devlet Hastanesinde hemşirelik görevini sürdüren yazarın bir erkek bir kız çocuğu vardır. Türk Sağlık Sen'de başkan yardımcısı ve Türkiye Polisiye Yazarlar Birliği üyesidir.
Ayla Koca, yazma serüvenine bu dönemde bebeğine okuduğu masalları arkadaşları ile paylaşarak başlar. Ortaokul yıllarında kitap okuma ve yazma alışkanlığı ile kabuğunu kırar. 2014'de bir gün rüyasında kitapçıya gittiğini, raflarda ilk kitabı Kayıp Ruh Yitik Beden''in olduğunu ve eline aldığını görür; ve aynı yıl ikinci şansı hak edenlerin romanı diye nitelediği bu eseri yayımlanır. Fantastik öğeler ile gerçekliği aile, aşk, geçmiş, gelecek döngüsünde birleştiren yazarın ikinci romanı Kayıp Kurban (2016), ölüler ile konuşan, dokunduğu ölülerin anılarını gören bir kızın; Aşk Acıtır (2018) ise, üniversiteden mezun olduğu gün önemli bir iş teklifi alan, tanımadığı bir adamla evlilik oyunu oynayan ve aşk mücadelesinden güçlenip çıkan bir kızın hikayesidir. Çocuk tacizleri, kadın cinayetleri, organ mafyaları gibi güncel toplumsal sorunları ele alan yazar, eserlerinde olumsuzluklara karşı çıkma ve yalnız hissetmeme mesajını hayal üstülük ve astral seyahatler merkezli verir.
Esas kızımız Asya üniversite mezuniyet gecesinde halay çekmesi gerekirken hiç olmayacak bir iş teklifini kabul eder ve kendini hayatını kurtarabileceğini düşündüğü bir sahte evliliğin içinde bulur. Bu evliliği kabul etmesinin tek sebebi kendi mesleğinde bir iş bulana kadar, ailesini erken yaşta kaybedince ondan nefret eden teyzesinin yanında sığıntı gibi yaşadığı Sivas'a geri dönmemekti.Esas oğlumuz hem dertli hem dik başlı, her türlü yanlış anlaşılmanın ortasında kalan mimar Mete bey. Esas oğlumuz ise hakkını almak, yanlış anlaşılmaları düzeltmek için bu oyunun içindeydi. Her iki taraf içinde şartların uygun olduğu bu sahte evlilik nasıl ve ne şekilde sürecekti? Emin olun ortalık öyle bir karıştı ki..
Asya'nın teyzesinden ölürcesine nefret ettim. Bu neyin kini? Bu neyin inadı? Hele o Esma beni son satırlara kadar yüzsüzlüğü ile delirtti. Allah'ım oda Mete'nin eski sevgilisi şimdiki.. Spolier olmasın. Son satırlarda Asya'nın ağzına iki tokat atıp 'Allah aşkına bi gitme, bi dur, bir dinle. Bıhtık yahu!' demediğim için cok pişmanım. Ne kadar güçlü dursada habire ağlaması beni çokça sinir etti. Bunu da söylemeden geçemeyeceğim. Onun dışında bir biri ardına gelişen tüm olayı merakla okudum. Yazarın kalemi gerçekten keyifli ve kendini okutuyor. Tam yorgunluk alacak, hızla okunacak üstüne birde keyifli bir aşk hikayesi anlatacak bir kitap arıyorsanız tavsiyemdir.
Kapaktan etkilenerek okuduğum bir kitap. Günlük sade anlaşılır dil ile yazılmış. Etkileyici, sürükleyici kitap. Başlayınca hemen bitirmek sonunu öğrenmek isteği geliyor. Macere kitaplarını seven bu kitaba bayılıcağına eminim.
Dinler.... Her dönem insanoğlunun sömürülmesi için en müsait inanç biçimi...
Özellikle de inandığını sanıp neye inandığını bilmeyenleri...
Kitapta yedi yıl önce başlayan ve insanları arkasından sürükleyen bir şeyhin yakalanıp cezaevine girdikten sonra cinayetler tekrar başlıyor. Cinayetler öyle bir şekilde işleniyor ki katil hem kurban hem de