17 Ağustos 1971'de İzmit’te doğan Aylin Süer ilk, orta ve lise öğrenimini İzmit’in Derince ilçesinde tamamlamış, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 1993 yılında mezun olmuştur. Toplumsal Araştırmalar Vakfı ve Sinema Vakfı’nda teorik ve uygulamalı senaryo öğrenimi gören Süer medya izleme, film analizi, sinemada kurgu gibi konularda, çeşitli kurumlarca düzenlenen atölye çalışmalarına katıldı. Çok sayıda kısa ve uzun metrajlı film senaryoları yazmış, çeşitli yazı gruplarında yer almıştır. Çeşitli dergilerde öykü, deneme ve film eleştirileri yayımlanan Aylin Süer, reklam yazarlığı yapmaktadır. "Saat" isimli eseri ile 1998 Kültür Bakanlığı Uzun Metrajlı Film Senaryosu Birincilik Ödülü’nü kazanmıştır.
... cam kırıkları gibi içime batıyor söyleyemediğim sözcükler. İyiyim desem yetecek mi? Hem iyi değilim zaten ; çok özlemek iyi olmamak demek.
Aşk, iyilik değil ki ...
Kitapta 8 kısa öykü var. Ben en çok Çatlak Çeşme Sokağı'nı sevdim. Hani öykü dili zaten nesnel bir dildir ama kitabın yazarının dili fazlasıyla nesnel... detaylara ve Tanrısal bir anlatıma meydan vermeden her şeyi en dış hatları ile anlatıp tüm çıkarımları okura bırakmak istiyor. Ancak kitaba adını veren Pagaruşa isimli öyküde bazı detayları özellikle yineleyerek okurun kulağından içeri sokmak istemiş. Bu da diğer öykülerinde detaylara bu kadar uzak kalmakta ısrar eden yazarın burada neden bu kadar açıklayıcı ve dikkat çekici olduğu konusunda bir okur olarak beni irrite etti. Zira bir otobüs dolusu insanın olduğu yerde otistik çocuğuna bir kişi kötücül gözle bakmış olan bazı anneler, diğer yolcuları bir kenarda tutarak tek bir yolcudan (sanki tüm yolcular yapmış gibi) çocuğuna mağduriyet devşirmeye çalışır ya, yazarın da bu öyküde Arnavut karakterine, bir ya da iki komşusunu örnek alarak dışlanmışlık ve azınlık adına bir mağduriyet bir ajitasyon devşirmek istediğini gördüm. Sanki bir genelleme etkisi yaratmak ister gibi bu hal, özellikle aşırı nesnel bir anlatım için çok göze batıcı... Keşke olmasaydı. Keşke meraklı insanlar bağlamında münferit olan bu durum, Arnavut karakteri kucaklayıp ona yaşam ve iş alanı sağlayan ülkenin halkı adına bir eksiklik, bir ayıp, bir olumsuzluk olarak sunulmasaydı. Eminim o öyküyü de çok sevecektim.
Saatine Bakan Adamın Resmi isimli öykünün ise anlatımı tıpkı uzun bir tekerlemeye benzer, farklı bir anlatım idi... Sevimliydi... Bir çırpıda söylenen tekerlemelerden değil de, sözleri çatallandırılıp geniş bir zamana yaydırılmış, melodik ve masalsı bir tekerleme gibi...
Kitabı tavsiye etmem sıkıcı ve keyif almıyorsunuz ve eğlenceli değil Sıkıcı gibi daha sıkcı ve bu roman aşırı sıkıcı önermek yok ve daha sı yok olcağı için