Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ayşe Farsakoğlu Eroğlu

Ayşe Farsakoğlu Eroğluİncinme İncidenden yazarı
Yazar
7.7/10
3 Kişi
10
Okunma
2
Beğeni
469
Görüntülenme

Ayşe Farsakoğlu Eroğlu Gönderileri

Ayşe Farsakoğlu Eroğlu kitaplarını, Ayşe Farsakoğlu Eroğlu sözleri ve alıntılarını, Ayşe Farsakoğlu Eroğlu yazarlarını, Ayşe Farsakoğlu Eroğlu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Muhabbet şemsi doğmuşken ne lâzım mihr ile mâhe (Muhabbet güneşi doğduğunda güneş ve aya ne gerek var) İnsan gerçeği ne ile görür? İnsana gerçeği gösteren göz müdür, akıl mıdır, gönül müdür? Yoksa hepsi uyumlu bir şekilde birleştiğinde mi kişi gerçeği görür? Lutfi Efendi, "muhabbet güneşi" tabiri ile bir uyum ve birlik kastetmektedir. Zira uyum ve birlik ancak, muhabbetin olduğu yerde oluşmaktadır. Göz, her zaman hakikati göremeyebilir. Ancak kişinin gönül gözü görmeye başlamışsa, kişi basiret sahibi olmuşsa, o zaman hakikat ona ayan beyan görünür. Dolayısıyla kişinin beden gözü kapalı da olsa hakikati görebilir, bunun için de güneş ve aya gerek yoktur. Güneş ve ay beden gözü içindir.
Sayfa 74 - astana yayınlarıKitabı okudu
O, öyle yüce bir yaratıcı ve Rabb'dir ki, kulunu sever, sırrırı ifşa etmez, hatasını, kusurunu yüzüne vurup utandırmaz, tövbesini kabul eder, düştüğünde kimse yardımcı olmasa bile O, tutup kaldırır, kimsesizlerin kimsesidir. Kulun bütün kusurlarıyla, isyanlarıyla varabileceği ve geri çevrilmeyeceği tek kapı, O'nun kapısıdır. O'na, özel bir mekanda yakarılmasına, çok özel ritüeller uygulanmasına gerek yoktur, O'na yakarmanın şartı maddi- manevi temizlik, samimiyet ve doğruluktur.
Sayfa 75 - astana yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Zira gönül, tecelli mahallidir. Allah (cc), mümin kulunun gönlüne tecelli eder; ancak, tecelli makamı temiz olmalıdır. Bu sebepten, gönlün de kibir, riya, haset, kin, nefret, hırs, merhametsizlik, kötü söz gibi her türlü kirden arındırılmış olması gerekir. Tıpkı hanımların ev işlerinde her leke için farklı deterjanlar kullanması gibi; gönüldeki her kirin arındırılma şekli de farklıdır. Bazı kirler, tövbe ve gözyaşıyla temizlenirken, bazıları yetim başı okşamakla, bazıları helal kazançtan infak etmekle, bazıları halkı kendisinden üstün görmekle temizlenmektedir.
Sayfa 73 - astana yayınlarıKitabı okudu
Zarar gördüm diyen gördün mü ehl-i mehabbetden (Allah dostlarından, muhabbet ehlinden, zarar gördüm diyen gördün mü?) Allah'ı sevenler, onun yarattıklarını bir sebep ve hikmet dahilinde yarattığını bilip; yaratılanı da severler. Allah dostları yaratılanı incitmenin, onu yaratanı incitmek olduğu mantığından hareketle yüce Rabb'e saygısızlık yapmaktan sakınırlar ve yaratılanı Rabb'in sanat eseri olarak görüp, ona öyle muamele ederler. Allah dostlarının incitmekle kastettiği, sadece gönül kırmak değildir, onlar, incitmenin her türlüsünü kastederler. Onlar, yaratılana, yaratandan dolayı son derece hassas davrandıkları için de; yaratılmışlar içerisinde "ben Allah dostlarından zarar gördüm" diyecek, doğru sözlü hiçbir varlık yoktur.
Sayfa 64 - astana yayınlarıKitabı okudu
Efendimizin (s.a.s.) hiçbir yoruma gerek kalmayacak şekilde şöyle buyurduğunu görüyoruz: "Allah, ilmi insanlardan bir anda söküp almaz; fakat alimlerin ruhunu alarak ilmi alır. Nihayet geride alim kalmadığından insanlar cahilleri önder edinirler; (onlara da) bir takım sorular sorulduğunda ilimsiz fetva verirler ve böylece hem kendileri dalalete düşer, hem de başkalarını dalalete düşürürler"
Sayfa 46 - astana yayınlarıKitabı okudu
Hakikat ehlinin hali dürür dâim perişanlık (Hakikat ehlinin hali daima sıkıntı içerisindedir) Bu mısrada hakikat ehli olarak tanımlanan kişiler, Allah dostlarıdır. Hep doğrudan yana olan, her koşulda hakikati söyleyip savunan kişilerin zahirî görüntüsü perişanlık olabilir. Ancak zihin ve gönül dünyalarının huzuru, onları, köşklerde yaşamaktan daha rahat ettirmektedir. Zira savunduklarının hakikat olduğunu bilmeleri, onlara büyük bir mânevî huzur vermektedir.
Sayfa 43 - astana yayınlarıKitabı okudu
Reklam
İslam dininde cömertliğin ölçüsü nedir? Dinimize göre cömertliğin en üst noktası, kişinin kendisinin de ihtiyacı varken verebilmesi; yani "isâr"dır.
Sayfa 37 - astana yayınlarıKitabı okudu
Misâfirsin felek bâğında kendin salma efkâre (Felek bağında misafirsin, kendini derin fikirlere salma) Felek bağında(dünya) misafirsin, kendini geçici olarak bulunduğun bu yer için derin düşüncelere salıp kederlenme. Dünya, insan için bir misafirhanedir, insan da onun içinde ne kadar kalacağını bile bilmeyen bir misafirdir. Yaşadığı iki çağrı arası (ezan-sala) bir hayattır. Oysa insanların pek çoğunun, yaşam hazırlıklarına ve yaşantılarına bakılacak olunursa, ebedî bir hayat yaşanacakmış bu dünyadan hiç gidilmeyecekmiş gibi bir hazırlıklar silsilesi, kaygı, düşünce görülmektedir. İnsanoğlu dünyanın ebedi hayata hazırlık yeri mi, yoksa ebedi hayatın kendisi mi olduğunu karıştırmış gibi görünmekte ve dünyada öyle yaşamaktadır.
Sayfa 25 - astana yayınlarıKitabı okudu
Felekte hâsılı insân isen bir cânı incitme (Dünyada eğer gerçek bir insan isen, bir tek cânı incitme) Sen dünya üzerinde ben insanım diye dolaşıp duruyorsan o zaman bir tek cânı bile incitme. İnsan, eşref-i mahlukattır ve yaratılmış olan bütün varlığa şerefli bir şekilde davranması gerekir. İnsanın, mülkün ezeli ve ebedi sahibinin Allah(cc) olduğunu idrak etmesi ve kendisine emanet olarak verilen her şeyi, en iyi şekilde muhafaza ederek, asıl sahibine teslim etme bilinciyle yaşaması gerekmektedir.
Sayfa 22 - astana yayınlarıKitabı okudu
18 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.