Ayşe Kılıç

Endülüs Müslümanlarının Sürgünü author
Author
10.0/10
1 People
5
Reads
0
Likes
953
Views

Oldest Ayşe Kılıç Quotes

You can find Oldest Ayşe Kılıç quotes, oldest Ayşe Kılıç book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Santa Fe ne demektir?
Hıristiyanlar 1491 yılının bahar aylarında yeniden Gırnata şehrine doğru harekete geçip, kalabalık bir ordu ile şehri muhasara altına aldılar. Muhasaranın kış aylarına kadar uzaması ihtimalini de düşünerek, şehrin güneybatısında yer alan Şenil nehri kıyısında bir karargâh kurma çalışmalarına başladılar. Kastilya kraliçesi I. Isabel, bu yeni kurulan karargâha, Santa Fé (kutsal iman) ismini vermişti.
Hristiyanların, farklı dinlere karşı olan sevgisi
31 Mart 1492 tarihinde vaftiz olup, Hıristiyanlığı benimseyenler dışındaki Yahudiler'in ülkeden kovulacağının ilân edilmesi ile atılmış oldu. Bu ferman 29 Nisan 1492’de yürürlüğe konulup, tüm Yahudiler’e 31 Temmuz 1492 tarihine kadar vaftiz olmakla ülke dışına sürülmek arasında tercih yapmaları için süre tanındı. Böylece İber yarımadasında yüzyıllardır süregelen, Müslüman,Yahudi ve Hıristiyan olan insanlar arasında karşılıklı hoşgörü ve anlayışa dayanan convivencia geleneği de bozulmuş oluyordu. Müslümanlar’ın yaşadığı dram Yahudiler’in yaşadığından daha uzun süreli oldu. Katolik krallar döneminde 1497 yılında önce iknâ süreci ile başlayan acı, işkence ve kan dolu yıllar, V. Carlos, II. Felipe ve III. Felipe dönemlerinde daha da şiddetlenerek devam etmişti. Engizisyon mahkemelerinin faaliyetlerini genişletmesi ve meydanlarda herkese ibret olsun diye Müslümanlar’ı kazığa oturtup, diri diri yakması durumun vahametini gözler önüne seriyordu.
Reklam
Morisco nedir ?
Morisco kelimesinin kökeni, Latince Kuzey Afrikalılar anlamına gelen mauri kelimesinin değişime uğrayarak, İspanyolca’ya moro şeklini almasına dayanmaktadır. Önceleri sadece Müslüman anlamını taşıyan moro kelimesine, küçültme ve aşağılama anlamlarını da katmak için –isco eki getirilmiştir.
Zorunlu vaftiz!
Gırnata antlaşmasının şartları her ne kadar Müslümanlar’ın lehineymiş gibi görünse de, buradaki Müslümanlar, İspanya’nın diğer bölgelerindekilerden daha önce kısıtlamalar ve zorunlu vaftizle yüz yüze gelmişlerdi. Belensiye (Valencia) ve Aragon bölgelerindeki müdeccenler (mudéjares), onlardan yaklaşık yirmi yıl sonra zorunlu vaftizle yüzleşmek durumunda kaldılar.
Kendi dillerini konuşmaları bile yasak!
Kastilya ve Aragon bölgelerindeki birçok moreríada yaşayan gizli-Müslümanlar (moriscos), aljamía ya da aljamiado (el-A’cemiyye) denilen bir lisan geliştirmişlerdi. 1502 yılından sonra engizisyon tarafından kendi lisanlarını kullanmaları yasaklanıp sadece Kastilce’yi kullanmaları zorunlu hale gelince, onlar da bu yola başvurmuşlardı.
Hristiyanların, Müslümanlar üzerinde denediği fanteziler...
Engizitörler, suçladıkları kişileri itiraf ettirmek için üç işkence yöntemi uyguluyorlardı. Bunlardan birincisi, garrucha (makara) yöntemi idi. Bu yöntemde, sanığın kolları arkadan bağlandıktan sonra ayaklarına ağır taşlar, odunlar ya da demirler asılırdı. Sonrasında ise vücudu bir makara yardımıyla havaya kaldırılır ve böylece organları gerilirdi. Sanık bir süre asılı durumda bırakılır, yere az bir mesafe kaldığında da makara aniden salınır ve bu işlem eklemleri yerinden çıkıncaya kadar tekrar edilirdi. Bu işlem on bir ya da daha fazla kez uygulanırdı. İşkence yöntemlerinden ikincisi, toca (su işkencesi) idi. Mahkûm ağzını açmaya zorlanır, sonra yüzü bir ıslak bezle örtülürdü. Dibinde bir delik olan bir toprak kaptan, ağzına ve burun deliklerine sürekli olarak, bir saatten fazlaca bir süre su dökülürdü. Suyun ağzına ve burun deliklerine sabit akışı yüzünden boğulmamak için ile sürekli bir mücadele verirdi. Bu eziyet sonucunda, akciğerlerdeki damarlarda yırtılmalar olurdu. Üçüncüsü ise, potro (işkence sehpası) yöntemi idi. Bu yöntemde mahkûm, kıvrılmış halatlar ile işkence sehpasına bağlanırdı. Halatlar zamanla daha da fazla çekilir ve vücudu gerginleştirilirdi. Gece itiraflarda bulunursa, bunları ertesi gün de onaylaması sağlanırdı62. Mahkûmlardan suçlarını itiraf edenler hapis cezasına çarptırılırdı. İtirafta bulunmayanlar ise, auto da fé denilen törenler ile kamuya açık alanda, kazığa bağlı olarak yakılmak suretiyle cezalandırılırdı. Bütün bu işkenceler sonucunda, beraat edenler olduğu takdirde ise onların da bütün mallarına el konulurdu.
Reklam
28 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.