Gıcık Bıyıklı beni aldı, karanlık bir yere koydu. Yirmi patikare genişliğinde bir hapishaneydi burası. Yanıma üç şey alamadan ıssız bir adaya düşmüş gibiydim.
Sonraki kedi misafirlerimiz ise iki yavru kediydi. Cinsleri benim gibi tekirdi. Onları da tıpkı bana yaptıkları gibi bir bahçeye atıp kaçmışlar. Annelerinden uzaklaştırmışlardı. Bunu yapan insanların çocukları yok muydu ya da hiç çocuk olmadıklarını mı sanıyorlardı? Onları da böyle minicikken annelerinden ayırs ar ne hissederlerdi! Düşünmüyorlardı!
Miyavladım, avazım çıktığı kadar miyavladım. Bu Bıyıklı, organ mafyasından mıydı? Hayvan kaçakçısı mıydı? Yoksa beni aileme ulaştırmayı vaat eden bir umut taciri miydi? Kafam çok karışıktı. Açtım, korkuyordum.