İnsan girift bir yaratık, içice girmiş bir bütündür; en son iç, kökleri yerde bulunan, toprak ve suyla yaşıyan bir ağacın kökü gibidir. Bu kök gizlidir. Ağacın geri kalan kısımlarında meyve, yaprak, gölge ve öz gibi birtakım haller mevcuttur. Eğer bu ağacın âlemini düşüncenle dolaşırsan, ağacın bası ve sonunda kökü olduğunu ve ağacın bu kök vasıtasıyla ayakta durabildiğini görürsün. Bu kök de Allah sayesinde diri ve tamamen Allah’a bağlıdır. İşte bu ağacın kökü olan sonuna eriştiğin gibi, eğer kendi köküne ve sonuna da erişirsen Allah’a erişmiş olursun.
Çünkü, insanın da ağacınki gibi bir kökü ve bir özü vardır ve bunlar onun sonudur. Son varılacak hedef, Allah’ın huzurudur. (Sûre: 53, Âyet: 43.)
Yunus (selâm O’nun üzerine olsun) balığın karnında, Mustafa’ (selâm O’nun üzerine olsun)yı Arş ve Zühal yıldızlarının makamında gördü. Yunus’u balık yuttu; sonunda Allah dua ile O’nu kurtardı. Bazı muhakkikler denizden maksat, bu âlem balıktan maksat da Yunus’un cismi ve ruhudur, derler. Eğer ruh tesbih ederse, bir balık gibi olan bu cisimden kurtulur. Eğer tesbih etmezse ruh, o cisimde hazmolur ve yok olur. Binaenaleyh tesbih, iki iş görüyor demektir. Biri, sudan ayrıldıkta diri bulunduruyor; meselâ balığı sudan çıkarıp kuru toprağa korsan rutubet ve biraz su, onun suya kavuşuncaya kadar ölmesine mâni olur. İkincisi: teşbih zindandan kurtulmasına sebep oluyor. Bu zindan da balığın karnıdır. Allahın zikri, ilim ve hikmet, birer kap gibi olan nazarlar ve ibarelerle, denizden gelen suya benzer, Ruh da zikirden uzak düşmüş bir balık gibidir. Ruhu, Allah ile zikre ulaşıncaya kadar diri ve taze tutar. Bu balık eğer ilimde marifeti mahv, şükür, zikir ve fikirden uzak düşer ve yabancı kalırsa, yok olur ve onun îman cevheri kalmaz. Allah bizleri bundan saklasın.