Yaşadıklarımız; düşüncelerimiz ve onların içinden yaptığımız seçimler doğrultusunda gerçekleşiyor. Düşüncelerimiz dengeli bir zihin içinde; bir nehir gibi bazen coşkulu, bazen sakin bir biçimde akıp gidiyorsa, hayatımız da buna uygun biçimde şekil alıyor. Huzur dolu sağlıklı bir yaşam bizi sarıp sarmalıyor. Ancak düşüncelerimizde sıkıntı, takıntı ve endişeler yoğunsa hayatımız da sorunlu, sıkıntılı ve takıntılı oluyor. Yani zihnin karışık ve dağınıksa hayatın da genellikle öyle şekilleniyor.
Yaptığın şey, istediğin şeydir. Yapıyorsan, gerçekten istediğin içindir. Yapmıyorsan, yine istediğin şeyi yapıyorsun demektir. Yapmıyorsan, istemeyi bilmediğin ya da kimden isteyeceğini bilmediğin içindir.
İnsanlar ancak anladıkları şeyi işitir ve anlamlandırırlar. Her birimiz anlayabildiğimiz kadarını duyar algılayabildiklerimizi anlayabiliriz. Patronların çoğu maaş zammı isteğini anlamaz ya da duymaz değil mi?
Beraber olduğun herkesin dünyasına, onların tarzında konuşarak girebilirsin! Çünkü harita bölgenin kendisi değildir. Bu durum uyguladığın ahengin bir sonucudur.
Örneğin: “Tren raylarının sesi nasıl duyulurdu?” dediğimde sağ yana bakarsın? Çünkü tasarladığın sese ulaşmaya çalışıyorsun.
“Nasıl bir araban olmasını isterdin?” diye sorsam, sağ yukarıya bakarsın. Çünkü görsel tasarladığın resme ulaşmak istiyorsun.
Örneğin, “Tatile gittiğini düşün. Sıcak kumların üstüne yattığını hayal et, sıcak kumları hisset” dediğimde, sağ aşağı yönde bakarsın. Çünkü dokunsal tasarlama yapıyorsun. Dokunsal hislere, içsel diyaloglara ulaşmaya çalışıyorsun.