Bedii Nuri Şehsuvaroğlu

Eczacı Yarbay Nâyzen Halil Can (1905 - 1973) yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
1
Okunma
0
Beğeni
68
Görüntülenme

Hakkında

İstanbul’da Beyazıt semtinde doğdu. Babası Üsküdar Bidâyet Mahkemesi reisi Neşet Bey’in oğlu, Tıbbiyye-i Şâhâne’nin 1901 mezunlarından Yûsuf Selâmi Bey, annesi eski Tugay kumandanlarından Miralay Ârif Bey’in kızı Şefika Nûrünnisa Hanım’dır. İlk ve orta öğrenimini Kabataş’ta, liseyi Kadıköy Lisesi’nde tamamladı. Çocukluktan beri kararlı olduğu baba mesleğini seçti ve 1933’te girdiği İstanbul Tıp Fakültesi’ni 1939’da bitirdi. Daha tıp öğrencisi iken çeşitli ortaokul ve liselerde Türkçe, biyoloji ve fizik dersleri okuttu. Yatılı öğrenci olması dolayısıyla zorunlu hizmetle yükümlü tutulup Adana’ya sıtma mücadele stajına gönderildi. Askerliğini 1939-1941 yıllarında Kayseri’de yaptı. Ardından Eskişehir sıtma mücadele şube hekimliğine tayin edildi. İki yıl sonra çıkan bir salgın yüzünden Tifüs Mücadele Heyeti ile birlikte İstanbul’a geldi. Burada merkez hükümet tabibi, emrâz-ı sâriye tabibi ve sağlık müdür muavini olarak çalıştı. 1944-1945’te ikinci defa askere alındı ve Kartal’da II. Tank Alayı tabibi sıfatıyla hizmet yaptı. Ardından sağlık müdürlüğündeki görevine döndü. 1947’de çıkan kolera salgını sıralarında kurulan mücadele ekiplerinden ilkinin şefi olarak Mısır ve Hicaz’a gitti. 1948’de Beyrut, Kıbrıs ve Mısır’a seyahat etti; aynı yıl Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı müfettişliğine getirildi. 1949’da Rockefeller Foundation’ın davetiyle Amerika’ya gitti. Dönüşünde İstanbul Tıp Fakültesi’nin isteği üzerine üniversiteye asistan alındı. 1953’te tıp tarihi uzmanı unvanını aldı. 1955’te tıp tarihi ve deontoloji doçenti oldu. Çeşitli yerlerde tıp tarihi ve deontoloji konusunda konferanslar verdi. İstanbul ve bazı Anadolu kütüphanelerinde çalışmalar yaparak yeni tıp yazmaları tesbit etti. Bu arada çeşitli kongre ve sempozyumlara katılıp tebliğler sundu. 1962’de profesörlüğe yükseldi. 13 Mayıs 1977’de ölen Bedii N. Şehsuvaroğlu’nun ikisi kız üç çocuğu olmuştur. Türk Tıp Tarihi Kurumu, Türk Sosyoloji Cemiyeti, Türk Fizikî ve Tabiî İlimler Cemiyeti, Société Internationale d’Histoire de la Médecine, Académie Internationale d’Histoire des Sciences gibi bilimsel kuruluşların aslî ve Académie de la Méditerranée’nin muhabir üyesiydi. Küçük yaştan beri topladığı zengin koleksiyonu bugün İstanbul Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Deontoloji Ana Bilim Dalı arşivlerinin bir parçasını oluşturmaktadır. Tıp tarihi, deontoloji ve diğer alanlarda çok sayıda yayını bulunan Şehsuvaroğlu’nun çalışmalarında genellikle geçmişteki tıbbî olaylarla bugünkü tıbbî olayları bir hekim sıfatıyla kıyasladığı görülür. Türk tıp tarihiyle ilgili yazma eserleri yıllarca büyük bir titizlikle incelemiş, bilhassa Osmanlılar’da verem, kolera, akıl hastalıkları, çiçek aşısı, hekim biyografileri, sağlık kuruluşları, karantina, tıpta iz bırakmış kişiler, İslâm tıbbı, bilimler tarihi gibi konularda çalışmalar yapmıştır. Medeniyet tarihinin bir parçası olarak gördüğü tıp tarihinin tıp talebelerine öğretilmesinin gereği üzerinde durmuş, böylece geçmişteki tıp bilgileriyle günümüzdeki bilgileri karşılaştırarak bir sonuca varma, halk arasındaki tıbbî folklorla ilgili bilgileri inceleme ve milletlerin kendine özgü tıbbını ortaya çıkarma amacını gütmüştür. Batı dünyasında yazılan birçok tıp tarihi kitabında İslâm öncesi ve sonrası Türkler’le ilgili mâlûmata rastlanmadığı kanaatindedir. Bu bakımdan gerek Osmanlı tıbbının gerekse daha önceki Türk topluluklarıyla ilgili tıbbî gelişmelerin Türkler tarafından araştırılması ve Batı dünyasına tanıtılmasının gerektiğini düşünmüştür. Kendisi Anadolu’daki dârüşşifâlar ve Türk hekimleri üzerinde çalışmalar yapmıştır. Türkiye’de ve dünyadaki çeşitli kütüphanelerde Türkçe tıp yazmalarını inceleyerek tıpkıbasımlarını hazırlamış ve tıp tarihi, tıbbî deontoloji, tıp etiği konusunda yararlı sonuçlar elde edilmesini sağlamıştır. Şehsuvaroğlu asıl mesaisini tıbbî deontoloji ve tıp etiği konularına ayırmakla birlikte hekim sorumluluğu, hekimin görevleri, şarlatanlık, konsültasyon, hekim raporları, ötanazi, ilâç alışkanlığı, organ nakli, hibernasyon (dondurarak yaşatma), tıbbî denemeler gibi deontolojik konuları tıp hukuku ve tıp etiği açısından aydınlatmaya çalışmıştır. Ona göre deontoloji “görev bilimi, meslekî davranış ve meslek ahlâkı” demektir. Tıbbın kendine özgü bir deontolojisi vardır. Nitekim Tıbbî Deontoloji adlı ders kitabında konunun tarihçesine geniş yer ayırmakta, böylece tıbbî deontoloji ve tıp etiği tarihinin bugünkü deontoloji ve etik açısından önemini vurgulamaktadır. Şehsuvaroğlu, insanlarda organ nakli konusunda günümüze kadar gelen aşamaları 1970’li yıllarda ele alarak modern tıp etiğine dair görüşlerini de belirtir. Ayrıca aile planlaması, tüpbebek ve yapay döllenme konularına değinmiş, bunların tıp etiği sorunlarını incelemiştir. Geleceğin önemli bir konusu olan hibernasyonu 1970’li yıllarda ele almıştır. Eserleri. Birçok kitap ve makale yazan Şehsuvaroğlu’nun başlıca eserleri şunlardır: Farabi: 870-950 (İstanbul 1950); Doktor Akil Muhtar Özden Bibliyografyası (İstanbul 1951); İstanbulda 500 Yıllık Sağlık Hayatımız (İstanbul 1953); Şair ve Hekim Ahmedî: Hayatı ve Eserleri (İstanbul 1954); Anadolu’da Dokuz Asırlık Türk Tıp Tarihi (İstanbul 1957); Ebû Reyhan Bîrûnî ve Kitâbü’s-saydele (İstanbul 1959); Hazâinü’s-saâdet: 1460/h. 864 (Eşref b. Muhammed, haz. B. N. Ş., Ankara 1961); Cüzam ve Türkçe Tıp Yazmaları (İstanbul 1961); Göztepe (İstanbul 1969); Eczacılık Tarihi Dersleri (İstanbul 1970); Hekim Bir Siyasimizin Portresi, Büyükelçi Doktor A. Hulusi Fuad Tugay (İstanbul 1972); Dinlerde ve Tarikatlarda Sembolizm, Remizler (İstanbul 1973); Eczacı Yarbay Nâyzen Halil Can (1905-1973) (İstanbul 1974); Tıbbi Deontoloji Dersleri (İstanbul 1975).
Unvan:
Tıp tarihçisi, Deontolog
Doğum:
İstanbul, 1914
Ölüm:
13 Mayıs 1977

Okurlar

1 okur okudu.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
7 Aralık 1905’te Üsküdar’da doğan Halil Can, tasavvuf ehli arasında gelenek olduğu üzere, 4 yaş, 4 ay ve 4 günlük iken aile büyüklerinden eğitim almaya başlamış, akabinde, Vakıf Rüstem Paşa Mektebine kaydolmuştu. Selim-i Sâlis Numune mektebi ve Üsküdar Sultanisinden sonra 1923’te Eczacılık Mektebine giren Can, Temmuz 1925’te okulunu iyi dereceyle
Halil Can, mûsikîye olan ilgisini, babasından kalma bir alışkanlık olarak nitelendirmektedir. Tasavvuf ehli olan babası Şükrü Efendi’nin evlerinde düzenlediği toplantılarda okunan mevlîd ve ilâhîlerin, Halil Can’da daha çocuk yaşta iken mûsikîye karşı bir ilgi ve zevk-i selîm oluşturduğu anlatılmaktadır. Halil Can, anılarını anlatırken, evlerinde
Reklam