Bela Horvath

Anadolu 1913 yazarı
Yazar
8.3/10
5 Kişi
19
Okunma
1
Beğeni
1.016
Görüntülenme

Bela Horvath Sözleri ve Alıntıları

Bela Horvath sözleri ve alıntılarını, Bela Horvath kitap alıntılarını, Bela Horvath en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türklerin bir başka övgüye değer özellikleri de, sadece kendi soydaşlarını değil, Hıristiyanları bile desteklemeleri, dayanışma göstermeleri. Eğer Rum ailede baba birkaç yıllığına İstanbul’a çalışmaya, dükkân açmaya, ticaret yapmaya gitmişse, ailesini yanında götürmüyor. Bu durumda komşular, tanıdık Türk erkekler geride kalan aileye yardım etmeyi görev kabul ediyorlar. Niğde yakınlarındaki Dilmesu Köyü’nde Rumların bir kısmı Amerika’ya göçmüş. Geride kalan çocuklara köyün Türk aileleri bakıyorlardı.
Sayfa 71 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları (e-kitap)Kitabı okudu
1900'lerde Anadolu
Akşam aşçıda karnımızı doyuruyor ve arkasından karpuz satın alıp odamıza gidiyoruz. Karpuz kabuklarını pencereden fırlatıyoruz. Doğu insanının rahatı bu! Çöpler, kirli sular pencereden olduğu gibi boca ediliyor! Bir keresinde aşağıdan geçen birinin neredeyse üzerine çöpler dökülürken, adamcağızın elinden “Bak! bak!” deyip yürümekten başka bir şey gelmedi. Ne yapabilir ki, sonuçta o da evinde pencereyi aynı amaçla kullanıyor.
Sayfa 77 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları (e-kitap)Kitabı okudu
Reklam
Anadolu kentlerinde doktorlar çoğunlukla İstanbul’da veya Atina’da tıp okumuş Rumlar ve Ermeniler arasından çıkıyor. Ama bazen Rusya’da veya Fransa’da üniversite eğitimi görmüş olan birisiyle bile karşılaşabiliyorsunuz. Eczacılığın dili bu ülkede Fransızca. Reçeteler Fransızca yazılıyor, Fransız dergilerine abone oluyorlar ve tıbbi terim ve deyimleri de Fransızca olarak kullanıyorlar. Eczaneler de Rum ve Ermenilerin elinde.
Sayfa 57 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları (e-kitap)Kitabı okudu
Anadolu’da bir zamanlar Rum Kilisesi son derece varlıklıydı. Kasaba ve kentlerde kiliseler en modern otellerin, en iyi hanların sahibiydiler. Ama kilise bu tesisleri kendi işletmez, kiraya verirdi. Sahip oldukları topraklarda da bilimsel yöntemlerle tarım yapılırdı. En iyi işletmeler, bankalar, döviz büroları, dışalım ve dışsatım şirketleri onların elindeydi. Daha doğrusu bu işleri Ermenilerle birlikte yaparlardı. Mühendislerin, demiryolu uzmanlarının, İstanbul’un zenginlerinin çoğunluğu Rum ve Ermeni idi. Son derece gelişmiş becerileri ve ticarete yatkınlıkları nedeniyle kısa sürede varlık sahibi olurlardı. Ama bunun karşısında, kıvrak hareket edemeyen ve fırsatları değerlendiremeyen Müslüman kesim yoksul tarafı temsil ederdi.
Sayfa 57 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları (e-kitap)Kitabı okudu
- Şurayı görüyor musunuz efendim? diyor jandarmamız. Burada eskiden bir köy vardı. Çevrene bir bak, mezarlıkları hâlâ görebilirsin. - Peki evler ne oldu? - Hiç, yıkıldı; kalanını rüzgâr sürükledi, kumlar toprağa gömdü. İşte Doğu’da olan bu; köyler doğar, bir süre yaşar, sonra kaybolup giderler. Bir süre çevre köylerin belleğinde yaşar, sonra tamamen unutulurlar. Çünkü bu köylerin hatırlanmasını gerektirecek hiçbir şey olmuyor; önemli, farklı ve ilginç sayılabilecek hiçbir şey yaşanmıyor. Tozlar arasında yaşayan, sessiz, hayal kuran insanlardan geride yine toz kalıyor. Doğup, yaşayıp, ölüp giden bu insanlar kalıcı bir şey bırakmıyor geleceğe. Ellerinin yarattığı anıt yok!
Sayfa 73 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları (e-kitap)Kitabı okudu
"onlarca halkı bir arada yönetmek zordur"
Aynı anda beş cephede birden savaşmak, bir yandan da iç sorunlarla uğraşmak zorunda kalmak çok zor bir iş olsa gerek. Osmanlı İmparatorluğu’nu yakından tanıyanlar onlarca ayrı halkı bir arada yönetmenin ne kadar ustalık gerektirdiğini bilebilirler. Bu zorluğu ancak bu devletin tarihini yakından biliyorsanız anlayabilirsiniz.
Sayfa 13 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları (e-kitap)Kitabı okudu
Reklam
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.