Michel Houellebecq'in Platformu'ndan bir cümleyle başlar: " Başkalarıyla olan ilişkimizle kendimizin bilincine varırız; diğerleriyle ilişkimizi dayanılmaz kılan şey budur."
Samuel D.Warrens ile lois D. Brandeis'in yazdigi 1890 tarihli bir makale var. "Mahremiyet Hakkı " başlıklı bu makalede, Ağ'ın gün yüzüne çıkışından yüz otuz yedi yıl önce, bir kişinin özel yaşamının kamuya açık şekilde sergilenmesinin kiside fiziksel şiddetten daha derin ahlaki yaralar açtığı belirtiliyor.
Çoğu ayrımcılığın veri ağırlığı kaybolduğu , ten rengi , cinsiyet , göz ve saç rengi ya da müzik zevkiyle aynı derecede basit nitelikler olarak atfedildiği , mikroplardan arındırılan bir dünyada kadın düşmanlığı , Ağ’ın yok edemediği tek sistem.
1984'ün yazıldığı tarihte, uçuk bir hayalin yazıya dökülmesi olarak görülmesi ve günümüzde bir çoğunu yaşıyor oluşumuzu baz aldığımızda İRİNA'YA GÖRE ŞEFFAFLIK hiç de imkansız görülmeyen kurgusuyla biraz ürkütücü geldi bana.
Şeffaflık üzerine kurulan yeni dünya sisteminde karakterlerin gizemli yönlerinin çoğunlukla ön planda tutulması kitabın hikayesine biraz yin-yang dengesi katmış.
Aslında üçleme olan serinin ilki İrinaya göre şeffaflık, serinin ikinci kitabı olan Monan'a Göre Şeffaflık bildigim kadarıyla henüz Türkiye de basılmadı.
Bilim kurgu sevenlerin okurken keyif alacağı bence abartı kurgudan uzak durulmuş etkileyici bir kitap.