Kötüleyenle yüzleşebiliriz ama bu iyi sonuçlanmayacaktır:
Tüm suçu ve meselenin sorumluluğunu sizin üzerinize atıp durumdan hasar almadan sıyrılmanın yolunu bulacaktır o.
Buna benzer bir durumda size şöyle diyebilir: "Seni kullandığım fikrini de nereden çıkardın? Ben senin arkadaşınım ve asla seni kullanmam." Sesi tatlı ve ağlamaklıdır, dolayısıyla size şöyle düşündürecektir: "Haklı, ne aptalım, onunla ilgili nasıl böyle bir şey düşünebildim?" Kötü düşündüğünüz için sonrasında keder ve pişmanlık duyacaksınız ve işte o anda hem zihninizin hem de genel durumun kontrolünü daha da ele alacaktır.
Diğer bir nevrotik oyun, durmadan kavga edip de birbirlerinin dizinin dibinden ayrılmayanların oynadıklarıdır, birbirlerine ağza alınmayacak șeyler söyleyebilir fakat ayrılmazlar. Ve onlardan başka kimse bir diğeri için kötü konuşamaz!
Peki bu durumda birinin gelip saatlerce size diğerini kötülemesini nasıl önlersiniz?
Bunlar sonsuza dek yardım arar, ağlar, ağlar ama hiçbir sey yapmazlar! $ikâyet eder, yakınır ama her şeyi olduğu gibi bırakırlar. Aslında șikayetin ve hastalığın kendilerine sağladığı çıkarı kaybetmek istemezler. Bir şey sonuç vermiyorsa onu değiştirmeye uğraşırız fakat güya değiștirmek istediğimiz
durumdan bir şekilde faydalanıyorsak, kendimizi tekrar tekrar aynı oyunu oynarken buluruz.
Zamanını boşa geçirenler size vakit kaybettirir; gücünüzü boşa harcamayın. Mike Murdock şöyle der: "Senin vaktine saygı göstermeyen, hayatına da saygı göstermez."
Öncelikle kayıtsız olun, karşınızdaki yokmuş gibi davranın; bu şekilde hayatınıza sızacak delik bulamaz.
Kayıtsızlık, korku veya öfkeyle gelen, duygularınızı yönetmek ve varlığını sürdürmek için hayatınıza yerleşen duygusal bakterilerin" geçişine izin vermeyen
bir duvar örmenizi sağlar.
"Parçayı, bütünle karıştırmayın. Hiç kimse bütünüyle iyi değildir. Ya da bütünüyle kötü değildir. Kendinize dair güzel şeyleri yeniden tasdik edin ve kötü hissetmenize neden olan şeylerin üstünden geçin. Ve asla unutmayın: kötü şeyleri değiştirebilirsiniz. "
Bir yüksek lisans tezi gibi anlamdan çok alıntıya önem verilerek yazılmış. Doğan Cüceloğlu veya Daniel Siegel okurken alınan tat ve kazanılan görüş ne yazık ki Bernardo Stamateas' de alınmıyor.
Gerek suçlayarak, gerek manipüle ederek özgüvenimize ve yaşam sevincimize ket vuran toksik, yani zehirleyici insanlarla hepimiz hayatımızın bir noktasında karşılaşmışızdır. Kitapta iş ,aile veya sosyal hayatımızda bu tür bireyleri nasıl tanıyacağımız, gardımızı alarak kendi hedeflerimiz doğrultusunda ne şekilde ilerleyeceğimiz yönünde ipuçları veriliyor . Anlatım tarzı olarak, ‘ben merkezli’ düşünceyi aşırı vurgulayıp, kişisel gelişim tarzı kitaplara özgü telkinlere bazı bölümlerde fazlaca yer vermiş olsa da , özellikle Hazreti Süleyman ve birçok ünlü figürden alıntılar yapması anlatımı renklendiriyor . Muhtemelen çeviri olmasından kaynaklı bazı anlam yoksunlukları hissedilse de, genel itibariyle faydalanılacak bir kitap denilebilir.
Toksik İnsanlar...
Hepimizin sorunu değil mi onlarla yaşamaya çalışmak?
Kıskançlar, sözlü şiddete başvuranlar, sahteler, psikopatlar, dedikoducular, nevrotikler, maniplatörler, mızmızlar.. vs
Peki onları nasıl tanıyabilir ve sınırlar koyarak kendimizi nasıl koruyabiliriz? Bunun cevabını arayanlara önerimdir.