Bütün insansal teknolojilerin eti molojisi bedenin kendisinde bulunmalıdır ki bunlar, geçmişteki gibi bedenin
ya da parçalarının protez aygıtları, mutasyonları / değşinimleri ve metaforl arıdır. (Eğer bir yatalak olsaydınız ve çevrenizi yalnızca abşları yatağın kenarına monte edilmiş bir bilgisayarla yorumlanan ve size karşılık olarak yatağı alçaltıp yükselten, hemşireyi çağıran, kitap sayfalarını çeviren ve ışıkları yakıp söndüren plastik bir kamışa üflemek suretiyle kontrol edebilseydiniz, bu olguyu kendi kendinize keşfedebilirdiniz.)
"Sinestezi" denen şey, izlenimlerin bir duygu tarzından ötekine sıçraması, bütün dillerin tanık olduğu bir olgudur. İki yönlü de işler: Görüntüden sese ve sesten görüntüye.
"Şeytansı olan mı?" dedim. Bir hıristiyan bakış açısına göre dünyaya ölümü Şeytan getirmiştir. Kendimizden dışan çıkarsak kurtancı bir toplulugun, bilinçlilik ülkesinin içindeyiz demektir. Ayna aracılıgıyla yaptıgımız gibi kendi içimize dönersek. korku tünelinde ya da bilinçaltında kendi kendimize kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya kalırız. Kendi iskeletimizin içinde tuzaga düşmüş oluruz. Bu, deliligin bir tanımı mıdır? İlahile{de sorunun yanıtı oldukça açıktır: ''Tekrar ölmedigin sürece yeniden dogamazsın."
They Live:Artık iyi adamlar yok.Tüm oyunu yönetiyorlar.Tüm gezene sahipler.
Gezegenin çevresindeki elektronik kuşak, evsizlerin ve açlıktan ölenlerin feci durumlarını günlük olarak dramatize edecek ve okuryazarlığın nesnel, nicel konumu her yerde saldırıya uğrayacaktır. Son yirmi yıl içinde Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü, Afrika ve Ortadoğu'da özgür radyo istasyonlarının kurulmasını sağladığında bu, söz konusu bölgelerdeki okuma ve yazma kurumlarını sarstı. 3 yüzyıldan beri beyaz misyonerler, Batı alfabesiyle bütün bu ülkeleri kabilecilikten uzaklaştırmak için didiniyorlardı. Bir kuşaktan kısa bir sürede radyo (ve daha sonra TV), kabilenin işitsel temelini tekrar devreye soktu.