Diktatör olmak için ne yapmış bu adam? Anayasalarına bakıyorsun, “Başkan parlamentoyu feshedebilir” felaket işte bu. Vuruyor tekmeyi parlamentoya, oluyor sana diktatör. Başkana kanun yapma yetkisi kesinlikle verilmemeli. Bunları koyarsan sistem yanlış başlar.
Peki, nasıl diktatör olacak bu adam, parlamentonun yetkisi olmadan bir kuruş harcayamaz, yasa yapamaz, bütçe yapamaz. Başkan veto edebilir ama işine gelmez, yasanın ona ihtiyacı vardır. Kuvvetler ayrılığı diktatörlüğü engeller.
Bir adamın dikta olması için iki şey lazım, para ve yasama… Başkanlık sisteminde kanun yapma yetkisi yüzde 100 parlamento elindedir. Başkan oraya kesinlikle oturamaz. Para muslukları parlamentonun elindedir, her şeyi onlar yapar.
Başkanlık sistemine baktığımız zaman, Başkan meclise giremez, kanun teklifi veremez, yasa taslağı hazırlayamaz, bütçeye kesinlikle karışamaz. Bütün bu saydıklarımı sadece seçilmiş milletvekilleri yapar.
Milletvekilini yürütmenin emrine sokan, onun her denileni yapan konumdan çıkarmak için iki yanlışı düzeltmek lazım. İlki “dar bölge” sistemine geçmek, ikincisi bakanların mutlaka meclis dışından seçilmesi gereklidir.
Ben bir akademisyen olarak, Fransa’daki yarı başkanlık sistemiyle ABD’deki tam başkanlık sisteminin karması bir modeli öneriyorum. Bu model ile hem Üniter yapı korunur, hem de tam başkanlık yetkileri kullanılabilir.
Başkanın eli kolu bağlı; yasa yapma yetkisi olmayan; bütçe yapma, para gibi iki ana unsurdan yoksun bir başkan ne yapacak da diktatör olacak? Parlamenter modellerdeki başbakanlar, başkanlık modelindeki başkandan da üç kat daha yetkilidir.
4.BÖLÜM
BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI
Başkanlık modelinin olması gereken ana ilkeleri; Başkan kanun yapamaz, tasarı teklifinde bulunamaz. Çok tehlikeli olan Başkanın Meclis’i feshetme yetkisi olamaz. Sistemin kendine has ana unsurlarını kenara iterek, adına “başkanlık sistemi” demekle olmaz
Başkanlık hükümetinde uygulanacak “dar bölge” sistemi, mecliste kaliteyi de yükseltecektir. Bu seçim modeli adayların kimliği ile çok yakından ilgili olduğundan, milletvekillerini parti baskısından ve lider sultasından kurtaracaktır.
Türkiye’de partilerin sayı olarak çok olması ve disiplinli olması, başkanlık sisteminde bazı zorluklar doğurabilir. Başkanın partisinin meclis’ te çoğunluğu elde edememesi ihtimalinde rejimde bir kilitlenme ihtimali ortaya çıkabilir.
Türkiye’de Başkanlık modelinin bir başka sıkıntısının, Başkan ile parlamentodaki çoğunluğun farklı partilerin elinde olması durumunda sistemin kilitleneceği endişesidir. Gerçekten iki parti sistemi, başkanlık sisteminin işlemesinde büyük kolaylık sağlayacaktır.
Cumhuriyetin ve milli egemenlik fikrinin artık yerleşmiş olduğu ülkemizde, eski “Türk-Osmanlı yönetimini çağrıştırıyor” diye Başkanlık modeline karşı çıkmak yanlıştır. Bilinmelidir ki, Türkiye güçlü bir devlet geleneğine ve köklü bir devlet tecrübesine sahiptir.
Batı Demokrasileri Anayasa Problemlerini halletmiş durumdalar. Bizim bu sorunu halledemeyişimizin nedeni, temelde bir yanlışlık yapıyoruz. Anayasalarımız halktan gelen bir hareket değil, yukarıdan gelen, adeta “empoze” edilmiş anayasalardır.
Hemen hemen tüm ihtilal olan ülkelerde darbeler iktidar boşluğunun olduğu anları kollamaktadırlar. Başkanlık sistemi diktatörlüğe dönüşme eğilimi gösterebilir; fakat aynı tehlike öteki hükümet şekillerinde de mümkündür.
Güney Amerika’da uygulanan başkanlık sistemi, kişisel iktidar kurmaya eğilimli olanlara kapı açmaktadır. Nitekim, Arjantin, Şili, Paraguay, Bolivya, Venezuella ve Ekvator gibi ülkelerde bu uygulama askeri DİKTATÖRLÜKLE sonuçlanmıştır.