Aynı havayı değil aynı ateşi solumaktır aşk. Her nefeste biraz daha biraz daha zehirlenmektir. Kanının değil ruhunun kaynamasıdır aşk. Eriyememek, yok olamamaktır. Kavurucu bir çileye saplanmaktır. Dünyayı yakıp kül ettiğini sanırken yalnızca kendinin katili olmaktır.Aynı ateşin sevişen iki arsız alevi olmaktır aşk. Daimi bir kavgaya tutuşmaktır. Hiddetle çarpışmak, çarpıştıkça çoğalmaktır. Nefessiz kalıncaya dek yanmak. Ölmek için yalvarmak. Ölememek ve yaşayamamaktır aşk.
Bu ülkedeki çoğu insan imkansız olan her şeyi tek tek kabul etti. O gün beni içine mıhlayan o insan yığınına öfkeliydim çünkü hiçbirini tanımadan her birini olmayan kardeşim gibi seviyordum. Nihayetinde aynı suyun, aynı dilin, aynı toprağın, aynı masalın insanıydık. Birbirimize muhtaç, bir o kadar da yabancıydık.
Sırf o insanların çocukları saçmayı gerçek sanarak büyümesin diye ben daima halkın getireceği devrime inanacak, en büyük kazığımı da devrimden yiyecektim.
İnsanlar, birbirleriyle dert yarıştıran karamsar yaratıklardı ve daha iyi bir hayat için kıllarını kıpırdatmazlardı.Onlar için devrimler yapılsın isterlerdi; devrim yapmak dahası devrim olmak akıllarına gelmezdi.
Adım atamıyordum. Bu ne çok insandı? Nefes alamıyordum. Herkes ağlıyordu. Çevremi kuşatan insanların manasını aradım. Neler oluyordu? Yanımdaki teyzeye kederli kalabalığın sebebini sorduğumda bana ayıplarcasına bakarak şöyle dedi:
- Hangi dünyada yaşıyorsun sen kızım? Ulu Önder'imizi kaybettik!
"İçkiye ihtiyaç duymadan sarhoş olunabileceğine inananlardanım. Musiki, resim, şiir ve tabii aşktan katbekat yüksek alkollü bir içkinin icat edilmediğine, edilemeyeceğine kalıbımı basarım!"
Aşkın gözü kör değildir, aşığın görme şekli evlere şenliktir. Herkesin bakıp kara diyeceğine beyaz bile demeyip eflatun filan diyen kişiye deli divane aşık denir..