1940 yılında Adana, Ceyhan’da doğar. ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nden 1963 yılında lisans, 1964 yılında yüksek lisans derecesi ile mezun olur. 1965 yılında Pennsylvania Üniversitesi’ne, Louis Kahn’ın stüdyosunda yüksek lisans eğitimi almaya gider, 1966 yılında mezun olur. Eğitimi sırasında çalışmaya başladığı Louis Kahn Bürosu’nda 1968 yılına kadar “proje yürütücüsü” olarak çalışır. Bürodaki çalışmalarının yanı sıra, 1966 ile 1968 arasında aynı zamanda Pennsylvania Üniversitesi’nde mimari tasarım stüdyosu yürüten bir öğretim üyesi olarak görev yapar. 1968 yılında Türkiye’ye döner ve mezunu olduğu ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nde 1975 yılına kadar mimari tasarım eğitimi verir. 1975 yılında ABD’ye dönmeye karar verir. 1977 yılına kadar Ball State Üniversitesi, Mimarlık ve Planlama Okulu’nda, 1981 yılına kadar ise Virginia Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışır. Akademiden mesleki uygulamaya geçmeye karar verir. 1981 ile 1986 arasında SOM Şikago’da kıdemli mimar olarak çalışır. 1984 yılında Amerikan Mimarlar Enstitüsü (AIA) üyesi olmaya hak kazanır. 1986 yılında kendi bürosunu açmaya karar verir, 1990 yılına kadar Oak Park’taki bürosunda mimari üretimin yanı sıra endüstriyel tasarım nesneleri de tasarlar, film yönetmenliği çalışmalarına devam eder. 1987 ile 1991 arasında Şikago Sanat Enstitüsü Okulu’nda konuk sanatçı olarak eğitim verir. 1990 yılından 2006’ya kadar uzun erimli bir çalışma hayatını Perkins+Will Şikago’da kıdemli proje mimarı olarak geçirir. 2006’dan 2009’a kadar ise aynı şirkete mimari tasarım danışmanlığı yapar. AIA üyesi olarak Illinois eyaletinde lisanslı mimar olmanın yanı sıra Türkiye Mimarlar Odası ve Fulbright Eğitim Komisyonu üyesidir. 2009 yılında emekliliğinin ardından Şikago ve Bodrum Demir Tatil Evleri’nde kişisel çalışmalarıyla ilgilenerek yaşamını sürdürmektedir.
Bu kitap içeriği yani aslında “Klasik müzik ıslıkla çalınmaz.” cümlesinin sahibi, bana fakültede örnek aldığım bir hocamı hatırlattı. Belki bu yüzden bir yakınlık hissettim ama anıların mimariyle bütünleşmiş bir şekilde anlatılması kitabın kendine çeken özelliği diyebilirim.
Kitabı okurken yeşillikler içindeki bir fakülte bahçesinde çember etrafında oturmuş Cengiz Yetken’i dinliyor gibi hissettim. Anlatım samimi, anlatılanlar da yer yer heyecanlanıp uygulama ve “piyasa” devreye girince yer yer biraz üzüyor. Hoşuma giden detaylardan biri de bahsi geçen mekanların, yapıların görsellerle hatta imgesel anlatımlarla desteklenmesi oldu.