Herkes, bir an gelir, hayatta kendi isteklerinin mi, yoksa başkalarının kendisinden beklediklerinin mi peşinden gitmesi gerektiğine karar vermek zorunda kalır.
Herkes, bir an gelir, hayatta kendi isteklerinin mi, yoksa başkalarının kendisinden beklediklerinin mi peşinden gitmesi gerektiğine karar vermek zorunda kalır.
“Ben kitapları yazarla bir konuşma yapma fırsatı olarak görürüm. Yazarın fikirlerini doğrudan doğruya bana aktardığını düşünürüm. Okurken belli bir tepki verir ve zihnimde bunları sorgularım ve bu benim yazarla konuşmamı sağlar. Böylece zaman ve mekanın kısıtlarıyla sınırlanmam. Dünyada var olmuş ve var olan EN MUHTEŞEM beyinlerle dostluk kurarım. Onları, benim düşüncelerimi sorgulamaları, yaşamımı biçimlendirmeleri ve daha iyi ve başarılı bir kişilik oluşturmama yardımcı olmaları için hayatıma girmeye davet ederim.”
Kitap okumak konusunda bir önerim daha var. Zamanının çoğunu uzun süre önce gelip geçmiş erkek ve kadınların eserlerini okumaya ayırmanı tavsiye ederim.
“Yani ölmüş olanların mı?”
“Şey, ben onları böyle tarif edemezdim, ama demek istediğim bu.”
“Neden?”
“İnsanların kendileri olmasa da kitapları hala kişileri etkilemekte ve onlara yardımcı olmakta ise düşünceleri yaşamaktadır ve senin aradığın zamanın sınavından geçmiş fikirlerdir. Moda olan değil, ebedi içerikleri aramalısın.”
Son derece akıcı bir üslupla, sürükleyici bir şekilde yazılmış harika bir kitap. Yaşadığı hayatta bir türlü istediği yere varamadığı düşüncesiyle bunalıp, Amerika'dan İtalya'ya seyahate giden genç bir adamın yaşlı bir adamla karşılaşması... Ve bu yaşlı adamın, Michelangelo' nun David'i üzerinden ona verdiği eşsiz hayat dersleri... Dönüş yolculuğunda artık cebinde olan çakıl taşları ve umutlar... Çok bilgece, çok güzel yazılmış bir kitap.