Hakkında
COCKBURN City University’de (Londra), sosyoloji bölümünde konuk öğretim üyesidir. Feminist bir araştırmacı ve yazardır. Militarizme ve savaşa karşı uluslararası kadın hareketinde aktif bir rol oynamaktadır, gerek araştırmalarında gerekse aktivizminde fotoğrafa büyük bir yer vermektedir. Özellikle teknolojik değişime ağırlık vererek, “işyerlerinde ve sendikalarda toplumsal cinsiyet” üzerine yaptığı bir dizi araştırmayla tanınmıştır. Son yıllarda çalışmalarını, savaş ve barış süreçlerinde toplumsal cinsiyet konusu üzerinde yoğunlaştırmıştır. The Space Between Us adlı kitabı 1998 yılında Zed Books tarafından yayınladı. Dubravka Zarkov’la birlikte The Postwar Moment: Militaries, Masculinities and International Peacekeeping (Lawrence and Wishart, 2002) adlı bir derleme hazırladı. Son kitabı The Line (Zed Books, 2004) adını taşımaktadır.
Unvan:
Araştırmacı yazar
Okurlar
11 okur okudu.
24 okur okuyacak.
Sözler ve Alıntılar
Aç bir ülkede "silahlara kim sahipse, önce o karnını doyurur."
Sayfa 63
Erkek şiddeti realitesinin tek tek kadınların yaşamlarına biçim verir. Sürekli, kendimizi ve kızlarımızı şiddet uygulayan erkeklerden en iyi nasıl koruyacağımızı düşünürüz. Erkekler de bu konuda kaygılanır. Tecavüz karşısında erkekler ve erkek çocuklar da savunmasızdır. Ama onların korktuğu tecavüzcü de erkektir. Korku duydukları diğer şiddet türlerinin faili olarak da gözlerinde bir erkeği canlandırırlar. Kadınların kâbusu erkeklerdir ama erkeklerin kâbusu kadınlar değildir. Öte yandan, toplumsal düzeyde, erkek şiddeti çoğu zaman hiç sorgulanmadan yaşamın gerçeği sayılır; değiştirilemeyeceği sanılır, dolayısıyla da kimse buna karşı çıkmanın bir işe yarayacağını düşünmez.
Sayfa 257
"Eğer zararlı bir şeyi destekliyorsa, yasayı çiğnemek, demokrasinin temel prensiplerinden biri olarak meşrudur."
Sayfa 207
Aawaaz-e-Niswaan üyesi kadınlar hem bir hizmet veriyor hem de kampanyalar düzenleyerek destek faaliyetlerinde bulunuyorlar. Örgütlerini, "politikalarını netleştirebilecekleri entelektüel bir alan" olarak görüyorlar. Kadınların burka giymek ve peçe takmak zorunda olduğu, çoğunluğu Müslüman ve son derece muhafazakar bir toplulukta (örneğin çeyiz cinayetlerine veya polis şiddetine karşı) kampanyalar yürütüyorlar; çocuk evlilikleri, evlilik içi tecavüz, boşanma ve seks işçilerinin hakları gibi, bu toplulukta kimsenin ağzına bile alamadığı konuları hiç çekinmeden gündeme getiriyorlar. Aktivistlerden Akeela bana şunu anlattı: "Cinsellik hakkında konuşmak bizim için önemli. Cinsellik üzerinde çok güçlü bir patriyarkal denetim var. Son derece kişisel. Ama Aawaaz-e-Niswaan'da biz cinselliğin denetimini, kadının bedensel ve zihinsel köleliği olarak görüyoruz. Düşüncelerimiz saldırı altında. Buna karşı durmak, feminizmimizin gereklerinden biri.
Sayfa 55
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün Sierra Leone hakkın daki raporunu aktaran bir makalede, yirmi dört yaşındaki bir pazarcı olan Zainab'ın görüşlerine rastladım:
"Bir gece geç saatlerde, on yaşındaki bir oğlan tek başına, elinde bir tabancayla evimize geldi. Kocama, komutanının çok aç olduğunu ve tavuklarımızdan birini istediğini söyledi. Kocam tavuklardan birini yakalamaya çalışırken o da oturup bekledi. Çok zayıftı ve yorgun görünüyordu. Ona su ve bisküvi verdim. Yorgun ve halsiz olduğunu söyledi ve tavuğu alıp giderken dönüp "teşekkür ederim bayan" dedi. Daha sonra komşularım beni, ona bisküvi verdiğim için eleştirdiler. Onlara, "asi olup olmaması beni ilgilendirmez," dedim. O hâlâ birinin çocuğu. (Abdullah ve Rashid 2004: 238)
Sayfa 71
İletiler
Henüz kayıt yok
Yorumlar ve İncelemeler
