+Her şeyin bir kötü bir de iyi yanı vardır. Iyi tarafından bakarsan, hayat daha güzel olur.
-Kendime yalan söylemekten hoşlanmam.
+Hayat kısa, hepimiz yalan söylemek zorundayız...
Şal Varşova'da doğmuş ve savaş nedeniyle Amerika'ya göç etmiş bir Yahudi kadının Rosa Lublin'in gözünden yaşadıkları ve yaşadıklarının onda açtığı yaraların hayatını nasıl etkilediğinin hikayesi.
Rosa, yeğeni Stella ve bebeği Magda ile savaş sırasında kaçarken Naziler tarafından yakalanır. Toplama kampına götürülürken bebeğini şalına sararak
‘Zavallı Lublin,ne kaybettin ki?’ diye soruyor adamın biri .Rosa Lublin ise cevap veriyor:
“Hayatımı.”
.
Rosa,Stella ve Magda toplama kamplarından birinde.Dayanacak güçleri yok ama bir şekilde sağ kalıyorlar,en azından ikisi.
.
Çoğu kişi için kurtuluş gibi görünen ama köklerinden kopuşun ta kendisi olan Amerika’ya gidiyorlar.Stella yeniden başlamaya hevesli.Ama Rosa..Rosa’nın kaybettiği şey sadece hayatı değil.Hayalleri,ailesi,dili,..Kısaca bir dünya kaybediyor Rosa.Ve ona diyorlar ki “siz,sağ kalanlar”..Sanki sağ kalabilmenin bir güzelliği varmışçasına.
.
Kısa bir kitap Şal,adı gibi.Ama bir şey gösteriyor okuyanına: bildiğimizi sandıklarımız aslında bilmediklerimiz.Çünkü yaşananları sadece “orada,o esnada” olanlar bilebilir.
.
“İnsanın bir hayatı olmayınca nerede olursa orada yaşıyor.Düşüncelerden başka bir şeyi yoksa da düşüncelerde yaşıyor.” Ve Rosa şalında kalan kokuyu düşüncelerinde kokluyor,kızının kokusunu.
Bir hayat nasıl çalınır? Toplama kampının enkazı, kayıplar, savaş, açlık...
Ve insanların hiçbir şey olmamış gibi hayatlarının devam etmesi. Çok acı ama bir o kadar da vurucu hikaye. Sanki biraz daha uzun olsa daha iyi olabilirmiş gibi geldi bana ama yine de kısa ve öz anlatmış yazar.