Orta sınıf bir İskoç ailenin çocuğu olarak Londra'da doğmuştur.
I.Dünya Savaşı'na katılmış ve savaştan sonra ailesiyle birlikte Cornwall'a yerleşerek tam zamanlı yazar olarak çalışmaya başlamıştır. "Arcturus’a Yolculuk" (A Voyage to Arcturus) adlı romanı 1920 yılında yayınlanmış, 600 kopya kadar satmış ancak belirgin bir başarı kazanamamıştır.
Lindsay 1922 yılında "The Haunted Woman" adlı daha ticari bir roman yazmış ve bu eseri daha fazla popüler olmuştur.
Daha sonra eşiyle birlikte Brighton'da bir yatılı ev açtılar, ancak başarılı olmadılar ve bu onların evliliklerini ciddi bir şekilde etkiledi. II. Dünya Savaşı'nda, Brighton bombalandığında evleri ciddi hasar gördü ve yaşadıkları bu şoku asla atlatamadılar. Ölümü, trajik bir şekilde düşen bombadan değil, dişinde oluşan bir apseden kaynaklı oldu.
Değerli arkadaşlarım;
Bildiğiniz üzere İthaki Bilimkurgu Klasikleri Serisi yoluna baş koymuş biriyim. Çoğunlukla özelden mesaj yazan okurlar bu kitaplarla ilgili fikrimi almak istiyor. Her yazan kişiye sonuna kadar bildiklerimi aktarmaya çalışıyorum elbette. Fakat fark ettiğim üzere, genelde listeyi bilmedikleri için kitapları araştıramıyorlar ve
İthaki Bilimkurgu Klasikleri serisi, özellikle bilimkurgu-fantastik sever okurların merakla takip ettikleri bir seri. Hatta önce keşfediliyor, sonra merakla takip ediliyor, en sonunda da "acaba seriye yeni kitap ne zaman eklenecek?" diye pusuya yatırıyor.
Seri "Dune" romanıyla 2015 yılında başlamış (Kaynak: Vikipedi).
İthaki Bilimkurgu Klasikleri serisinden okuduğum 16. kitaptı ve bu zamana kadar okurken en çok zorlandığım kitaplardan biri oldu. Bir ara bitiremeyeceğim diye korkmaya başladım. Ancak 10 günlük bir yolculuktan sonra kitabı bitirmeyi başardım.
Arcturus'a Yolculuk felsefi ve mistik ögelerle harmanlanmış ilgi çekici bir kitap. Ruhani yönü diğer
Sezgi üzerine bir yolculuğa hoşgeldiniz.
Sırasıyla başkarakterlerimiz olan Maskull, Krag ve Nightscore tanışın. Yolculuğumuz sırasında kendilerini daha iyi tanıyacak ve onlar hakkındaki düşüncelerinizi tekrar tekrar tartacaksınız. Ve yolculuğunuzun sonunda her şeyin görünenden nasıl da farklı olduğunu göreceksiniz.
Evet, uzaktaki bir gezegen, bir uzay gemisi falan derken bilimkurgu kitabı gibi görülebilir ama tam tersine fantastik bir kurgu size merhaba diyor.
O kadar dolu dolu bir kitaptı ki. Ama herkes benim kadar sever mi bilmiyorum. Çünkü kitapta bolca bilinmemezlik var. Çoğu şeyin neden öyle olduğunu anlamıyorsunuz. Bir başka bölüme geçtikçe her şey yavaş yavaş toparlanıyor. Her bölüm ya bir mekanın yada bir kişinin adı oluyor. Felsefe, mistizm, dini alegoriler falan ne ararsanız var. Son sözü ise gerçekten çok beğendim. Kitap üzerine harika bir yazı olmuş. Gerçekten
Ouroboros Yılanı kitabı gibi bir döngüselliği vardı. Çoğu kişinin aksine ben sevdim. Işık Tanrısı kitabı gibi zor okunduğunu da eklemek istiyorum. Ama benim için heyecan verici bir serüven oldu.
İthaki bilimkurgu serisine aşina bir okuyucu olarak şunu belirtmek isterim ki ben bu eserin bilim kurgudan ziyade fantastik edebiyatta yer alması gerektiğini düşünüyorum. Kitabı okumak beni çok zorladı paragraflarca yapılmış tasvirler çoğu noktada sıkılmama neden oldu. Kitaba ilk 27 haziran 2018 başladım ve yarım bıraktım. Daha sonra bu karantina sürecimde 3 mayıs tarihinde başladım ve okumam 15 günü buldu. Kitap alegorik anlatımdan oluşmakta, bir gezegene yapılan bir yolculuk ingiliz edebiyatında önemli bir eser olan “pilgrim progress” in uzaylı versiyonu gibi. Yani zaten alegorik olan eserin alegorisini düşünün. Betimlemeler dışında kitapda aslında bir çok dialog şevkat hissini bende oluşturdu fakat betimlemelerin derinliğinde bu dialoglar arada boğulmuştu. Ama yine de kitaba önyargılı yaklaşmayın. Sembolizm, alegori, betimlemeler seviyorsanız eser hoşunuza gidebilir. Belki de ben doğru zamanda okumadım bu yüzden beni sıkmış olabilir.