David McDowall sözleri ve alıntılarını, David McDowall kitap alıntılarını, David McDowall en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Almanya’da yapılan bir kamuoyu yoklaması insanların Tür kiye’de tatil yapmaktan vazgeçmelerine sebep olan şeyin bombalardan korkmaları değil, bu ülkenin insan hakları sicilinin zayıf olması oldu ğunu ortaya çıkardı
France's neighbours only slowly realised that its revolution in 1789 could be dangerous for them. Military power and the authority of kingship were almost useless against revolutionary ideas.
In France the revolution had been made by the "bourgeoisie", or middle class, leading the peasants and urban working classes. In England the bourgeoisie and the gentry had acted together for centuries in the House of Commons, and had become the most powerful class in Britain in the seventeenth century. They had no sympathy with the French revolutionaries, and were frightened by the danger of "awakening" the working classes. They saw the danger of revolution in the British countryside, where the enclosures were happening, and in the towns, to which many of the landless were going in search of work. They also saw the political dangers which could develop from the great increase in population.
Sayfa 125 - Revolution in France and the Napoleonic Wars
İster Fars, ister Arap ya da sonrasında Türk olsun, merkezi hükü metlere itaat edermiş gibi görünerek, mümkün olduğu kadar bölgesel bağımsızlık iddiasında bulunmak Kürt siyasal yaşamının kalıcı teması olmuştur.
Öcalan 1974 affından sonra Marksizm-Leninizme dayalı bir Kürt ulusal kurtuluş hareketi başlatabilmek için altı si yasi arkadaşıyla bir araya geldi. Türk Solu’ndakı gruplarla tümüyle ilişkilerin kesilmesine karar verildi. Öcalan ve ilk taraftarları 1975’te Türk topraklarından ayrılarak Kürt bölgesine gittiler ve kendi memleketle rinden insanları örgütleme konusunda yoğunlaştılar. Çalışma yaptıkla rı yerler Urfa, Elazığ, Tunceli, Gaziantep ve Maraş’tı.
Din sorununda saf dışı kalmaktan korkan CHP Ocak 1947’de okullarda din eğitimi verilmesine ve devlet okulla rının yanı sıra İslâmî eğitim veren okulların açılmasına izin verdi
Kendisine saygısı olan her Türk için artık yalnızca tek bir hükümet vardı, o da ister doğu, ister batı isterse güney cephelerinde, sonuna kadar savaşma azminde olan Mustafa Kemal hükümetiydi. Türkler açısından Sevr daha mürekkebi kurumadan hükümsüz kılınmıştı.
Generaller savaşı kazanmış gibi görünüyorlardı ama acaba kazan mışlar mıydı? Hiç kimse savaşın 1984’ten beri verdiği zararın ne kadar büyük olduğundan kuşku duymuyordu. 1999’a gelindiğine savaş dev lete yalnızca askeri anlamda yılda 10 milyar dolara mal olmaya başlamıştı.
Said Nursi 1950’de kendi müritlerini hararetle Demokratları desteklemeye teşvik etti. Bu davranışında yalnız değildi: Saıd Nursi ile yakın bağlan olan, Bitlis ve Khizan civarındaki Mevlana Halıd Nakşibendi hareketi de çoğu Kadiri gibi Demokratları destekledi. De mokratlar Anadolu’yu saran bir ağ oluşturmuşlardı ve bu ağın en güç lü olduğu yer doğuydu.
Güvenlik operasyonlarının travmasından ya da sıklığından çok az sayıda insan kurtulabildi ... Gözaltına alınanlar insanlık dışı koşullarda tutuluyor ve çoğunlukla falakaya yatırılıyor, elektrik veriliyor ya da cinsel tacize uğruyorlardı. Bir köylünün sözleriyle, “Yüz kişiyi öldürdüğümü itiraf etmeye hazırdım çünkü karımı ve kız kardeşimi yanıma getirdiler, onları soydular ve hemen orada tecavüz etmekle tehdit ettiler."
Cumhurbaşkanı Gürsel, M. Şerif Fırat’ın Doğu İlleri ve Varto Tarihi (Ankara, 1948, 1961) adlı kitabının ikinci baskısına kısa süre önce bir önsöz yazmıştı. Önsözde Kürtlerin aslında Türk kökenli olduklarını ve Kürt ulusu diye bir ulus olmadığını öne sürüyordu ...
Gürsel’in Kürt ulusal kimliğini inkâr etmesinden birkaç gün sonra 8 Mayısta Mardin, Diyarbakır, Siverek, Bitlis ve Van’da büyük protesto gösterileri yapıldı. Kürt gençleri, “Biz Türk değiliz, Kürt’üz... Türk Hükümeti ulusal haklarımızı tanımak zorundadır” yazılı pankartlar taşıyorlardı. Kürt kaynaklarına göre 311 gösterici vurularak öldürüldü ve 754!ü yaralandı. Devletin inkâr politikasıyla ulusal ruhun dışavurumunun karşılıklı olarak yükseldiğini yalnızca at gözlüğü takan gözlemciler fark etmeyebilirdi.
İzmit ziyaretinde Kemal’e Kürt sorunu ile ilgili olarak sorulan soru gerçekleşen algılama değişimini göstermektedir. 1922 yazında içişleri bakanı, okulların, yolların inşası, (pek de iyi bir haber olmayan) jandarma karakollarının ve askerlik hizmetlerinin kurulmasıyla Kürtlerin daha üst bir medeniyet seviyesine çıkarılacağını söylemişti. Bu konu daha sonra ayrıntılarıyla ele alınacaktı. O an için örtük ama yalnızca birkaç ay içinde açıkça ortaya çıkan düşünce Kürtlerin iyi Türklere dönüştürülmesiydi.
1980’lerin sonunda PKK hükümetin dini duygulan kendisine kar şı kullanması ve PKK’nm İslâmî sindireceğini söylemesi nedeniyle iler lemesinin zarar gördüğünü fark etti. İ