Roman yazarı Catherine Nichols'ın 2015'te giriştiği deneyle farkına vardığı üzere, kadın yazarların cinsiyet merceğinden okunup ele alınmaması günümüzde bile mümkün değil. Nichols yazdığı romanı farklı farklı yayıncılara göndermiş, metin aynı olmasına rağmen kimini kendi adıyla kimini uydurduğu erkek adıyla imzalamış. Metni Catherine'in adıyla okuyan yayıncılar kadının dilinin "şiir gibi" oluşunu överken romanı "George" zannettikleri birinin adıyla okuyanlarsa "kurgunun iyi" ve "zeka dolu" olduğunu söyleyip adamı methetmiş. Yayıncılar George'un metnini tercih etmiş. Yayıncılardan ikisi Catherine'in metnine, on yedisiyse George'unkine ilgi göstermiş. Nichols'ın ifadesiyle, "George, aynı kitabı yazarak benden sekiz buçuk kat daha başarılı oldu."
Tecavüz davalarının çoğunda davalı suçlu bulunmaz. Tecavüzlerin çoğu da davaya konu olmaz, hatta bildirilmez bile. Bunun sebebi, çoğu insanın, tecavüzü "adamlar tahrik olunca kendilerine hakim olamaz" ve "kadın hayır dese de aslında ister" gibi kültürel efsaneler ve kalıp yargılar yüzünden karanlık bir sokakta bıçak zoruyla yaşanmadığı müddetçe "gerçek" saymamasıdır. Bu efsaneler insanların faili değil de kurbanı suçlamaya bahane aramasına da yol açar.
Günümüzde kadınların çalışmasına eskisi kadar karşı çıkılmıyor (ne de olsa kadınların para kazanması pek çok hanede elzem) ama araştırmalara göre erkekler, kadın partnerlerinin onlardan daha çok kazanmasına hâlâ sinirleniyor. Üstelik bu epey yaygın. Bu durumdaki erkeklerin "eve ekmek getiren" geleneksel erkeklerin yaptığı kadar bile ev işi yapmadığını, ayrıca evlilik dışı ilişki yaşamalarının daha olası olduğunu gösteren bazı araştırmalar var.
Kadın ile erkeğin yaptığı iş arasındaki farkın bilhassa açıldığı Hindistan'da kadınlar ücretsiz bakım emeğine günde ortalama altı saat harcarken erkekler otuz altı dakika harcıyor.
Birleşmiş Milletler, ulusal yasama organlarında kadınların yüzde otuz oranında temsil edilmesini hedefliyor. Bu hedefe 2011'de otuz ülke bile ulaşamadı.