Belde ve Barkın mükemmel dostlukları, kardeşlikleri olan çok yakın iki ailenin çocuklarıydı. Onlar her zaman yan yanaydı. Beraber büyüdüler, beraber okula gittiler, daima birlikteydiler. 16 yaşında birbirlerine karşı farkettikleri duyguları ile ailelerinden gizli saklı ilişki yaşamaya başladılar.
19 yaşında bir gün Barkın’ın hiç bir şey söylemeden yurtdışına gideceğini açıklamasıyla Belde’nin tüm dünyası başına yıkılır.
Belde tüm gururunu ayaklar altına alıp yalvarmak için havaalanına gittiğinde, Barkın uğruna her şeyini feda edeceği kızı ardına bakmadan bırakıp gider.
Belde yıkıldı. Önce kıyamadığı saçlarını kesti. Çok korkmasına rağmen küllerinden doğmak anlamına gelen Anka kuşu dövmesi yaptırdı sırtına ama faydası yoktu. Hiç bir anlam veremediği bu gidişle zaman zaman kendini bile suçlamaya başlamıştı.
10 yıl boyunca hep düşündü gidişin ardındaki sebebi.
Bu arada mükemmel bir dost olan Ulaş ile tanıştı Belde. Onunda apayrı bir hikayesi var tabi…
Onca yıl sonra bir gün dedeleri hastalanınca dayanamayıp geldi Barkın. Özlem, kırgınlık, öfke, kalp çarpıntısı insan hepsini barındırabilir mi?
Belde barındırıyordu.
Yıllar sonra geri dönen Barkın’ı affedebilecek mi?
Barkın’ın gitmesine sebep olan olayı öğrenince ne yapacak?
Barkın’ın gidişi hayatlarından giden 10 yılı heba etmeye değer miydi?
Sonuna kadar hak verdiğim çok güçlü bir kalbe ve karaktere sahip olan Belde Barkın’a karşı hissettiği yoğun duygularla baş edebilecek mi?
Ya Barkın nefesim dediği kızı bırakıp gittiğinde hem onu hem kendini nefessiz bıraktığı için pişman mı?
Hepsinin cevabı kitapta.