Bizler, gençliğimizi bıraktığımız caddelerden artık çok uzaklarda, birbirimizden habersiz, seslerimize hasret, belki geleceğe kalmamış ve hasret duymadığımız arkadaşlıkları artık sadece ve sadece şöyle tanımlamaktayız: Tanıdık.
Dediğim gibi, postacı çok nadir uğrar, kimi zaman bir güvercin soluklanır her gün bir kişisinin nöbet tuttuğu kasaba meydanındaki çeşmenin kenarında. Haberci bir güvercin ise kaçmaz, ayağına bağlanmış kâğıt parçası alınana dek suya bakar, kendi suretini inceler, soluklanır, suda bilmediği çöllerde uçar, üzerinden hiç geçmediği ya da geçemeyeceği sonsuz derinlikli denizlerin hayalini kurar. Kargalarla dolu ormanların arasından süzülen ırmağın sesini duymaya çalışır.
belki adaleti getiremeyeceğiz, belki sevginin önündeki engelleri kaldıramayacağız ancak bir hikayenin peşinde olmak, onu aramak, ona ulaşma gayretinde bulunmak, bu arayışın içinde olma hâli bizi biz yapan.
Günaydın. Zaman hakikaten tuhaf. Yıllar öncesinde yazılmış bir kitap yahut bugüne ulaşmış bir söz bir türkü ne kadar da benziyor yaşadıklarımıza. "Efendi Uyanıyor"u anımsayın mesela: "Tüm erkeklerin ve kadınların, özgürlük ve barış içerisinde yaşayabileceği bir dünyanın hayalini kuruyorduk. Ne oldu bizim umutlarımıza?" Sahi, onca yıl sonra, ne oldu sevgili okur? Var olun.
Herkesin bir hikayesi var. Sevilmeyen hikayeler. Gitmeliyiz, bilmediğimiz yolların hikayelerini dinlemeliyiz. Belki o zaman bir nebzede olsa hikayelerimizi severiz. Kitabı okurken bir çok düşünce beni ele geçirdi. Hikayemi sevmediğimi yüzüme her seferinde öyle vurdu ki. Düşünmekten kaçındığım bir çok düşünceyi elleriyle kucağıma bırakıp gitti. Hiç bir yere ait olmayan düşüncelerimle bekliyorum.
O kargayı bekliyorum beni de alıp götürsün diye.
Merhabalar bugün sizlere kişiyi çok düşündüren bir kitap yorumu ile geldim.
Psikolojik yönden biraz ağır bir kitap aslında. İnsan okurken ister istemez düşünceler içine giriyor. Okurken düşünce arayışına girmiştim bir ara fark etmeden. Hatta bir yerden sonra bu durumdan sıkıldım ve yoruldum diyebilirim. İnsanın düşünce arayışına girmesi o kadar da kolay değilmiş doğrusu. Üstelik kitabı okurken ister istemez hayatı da sorguluyorsunuz. Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen kalemi oldukça başarılı. Beklediğim aslında kısa basit olay örgüsüne sahip bir hikaye idi. Bu kadar düşündüren bir kitap kurgusu beklemiyordum açıkçası. Beklentilerimin aşırı üstünde bir kitap oldu. Yazarımızın emeğine ve kalemine sağlık.
Kitabın konusuna gelirsek eğer;
Kitabımızın ana karakteri Rıfat annesini bir anda kaybetmiştir. Bunun sonucunda kendini ister istemez bir boşlukta bulmuştur. Bir arayış içine girmiştir. Bir anda yaptığı düzeni bozarak babasının yanına yerleşmiştir. Kendine bir kitapevi açmıştır.
Bir gün intiharın eşiğinden dönen bir kişinin tüm borcunu öder. Sonrasında bu kişiyi yanına alır ve bir yolculuğa çıkarlar. Yolculuk esnasında karşılarına sürekli bir karga çıkar ve bu kargayı takip ederler hep...
Eveettt kitap ile ilgili verebileceğim bilgi bu kadar maalesef merak ediyorsanız eğer kitabı alıp okumalısınız. Pişman olmazsınız bence.
“Hiçbir tarih kitabının yazmayacağı bir hikâye bu.” diyor yazar ve gerçekten de tarih kitaplarında geçmeyecek bir hikâyenin peşine sürüklüyor biz okuyucuları. Kitabın ana karakteri olan Rıfat aslında kitabın tüm karakterleri haline geliyor. Rıfat, sahaf Rıfat, doktor Rıfat, arkadaş Rıfat… Hepsi aynı yolun yolcusu. Rıfat‘ın kendi hikayesini