Derin olmaz hiçbir zaman
Mutluluğun izleri
Hep yüzeyde kalır
Ve yenik düşer insanın tatminsizliğine.
Acılar öyle mi?
Geçmiş acılar...
Elindeki ve yüzündeki yanık izleri gibidir.
Derecesi belirler kalıcılığını.
Yıllar sonra ne kadar şiddetli hatırlanacağını...
Öncesini tam hatırlayamıyorum…
Birden yer yarılıyor.
Ve yüzeye yükseliyor magma.
Dünya cehennemini daha fazla gizleyemiyor.
Haklı.
Hangi gezegen tutabilir bunca öfkeyi içinde?
Lavlar çeşit çeşit elementin eriyiğini
Yeryüzüne fışkırtıyor.
Bildiğimden değil.
Yanımda beliren yüzü belirsiz,
Sesi daha kısık olsa,
Sonsuz bir sessizlikten farksız olacak,
İhtiyar bir adam söylüyor bunu.
Ne diyordum?
Dışarıda bencileyin bir iklim.
İçimde sencileyin,
Boşluğuna yabancı meteor enkazları.
Bunlar da bana ayrılan sürede,
Senin için söyleyebildiklerim.
"Sis..
Hangi rüzgarları bekliyor kim bilir
Ve hangi acıdır kör eden kenti?
Öyledir ki göremezsin önünü
Öylesine korkulu,
Öylesine öfkeli
Ve öylesine umutsuz.
Bıraktım zamanı elimden.
Sevdanın üzerine
Yetmedi zaman."
"Masallara inandın hep değil mi?
Oysa masallardaki gibi değil hayat..
Gökten üç elma düşse üçü de yasak..
Rapunzel bile günün kısa saç modasına kapılmış;
O yüzden tırmanamayacağız kuleye artık.
Pamuk Prensesin kaybolacagı bir orman,
Kırmızı Başlıklı Kız'ı midesine indirecek bir kurt da yok.
Onun yerine insanlar mutlu olsun diye ormanları yiyen
Ve yerine kocaman şehirler kuran kurt adamlar var artık.."
"Her buluttan kaçıyorsun.
Uçurumdan atıyorsun kendini.
Düştüğün yerde derin hırçın bir nehir.
Kaçtığın yağmurların beslediği zaman zaman..
Hem ıslaksın artık,
Hem de kayıp..."