her bireye kendi yıkımları ve dünyanın geri kalanının yıkımı arasında seçme hakkı tanınsaydı , çok geniş bir çoğunluğu geri kalanının yıkımını tercih ederdi ..
“Uzak, aydınlık bir Nisan gecesiydi. Kan ve ateşten bir gün. Bir çok yoldaş düşmüştü ve zalimler düşenlerin bedenlerini ailelere geç, çok geç teslim ettiler. Silahlı Kuvvetler tam kendi tarzında davrandı, yaslı ailelere kendi çocuklarının değil başkalarının çocuklarının bedenlerini dağıtmak, zalimce bir alay olacaktı. Anneler ev ev dolaşıyordu bu hüzünlü dolaşmalar sırasında iki anne bir kucaklaşmada buluştu. Orada birinin diğerine gözyaşları içinde şöyle dediğini duydum: ‘Benim oğlumun sizin evinizde, sizin oğlunuzun da benim evimde olmasının ne önemi var. Hayır bu önemli değil, onların hepsi BİZİM ÇOCUKLARIMIZ.’”
“Önce tutuklular arasında kutsal olan bir kurala uyduk:
… her şeyi yukarıya, hapishanede kalanlara, adli tutuklulara göndermek üzere büyük paketler yaptık.”
“İşeme sesi...
Başka insanların varlığının belirtisi, işeme isteği duyan bilinçli bir varlık; bu bana güç verdi. ‘Yalnız değilim, onlar burada.’ Hala işiyorlar. Bu gürültüler insanı bir biçimde mutlu ediyor, dost yaratıklar var orada.”
“Askerler için subay, sadece ona askeri olarak emir veren subay değil, ayrıca bir işverendir.
Asker bir kredi alır almaz, işten çıkarılma onun için ciddi bir tehdit unsuru oluşturur. Bunun anlamı yalnızca disiplin cezası değil, işsizliktir de.”