Kardaki Kan romanı 1996-97 yılları arasında Dersim’in o eşsiz dağlarında yaşanan mücadeleyi konu alıyor. Bager komutasındaki bir grup gerillanın Ali Boğazı’nda ki kış üslenmesiyle başlayan hikâye, bahar daha gelmeden devletin operasyonuyla karşı karşıya kalırlar. Bager, Berçem, Besta, Ali Musa, Şahin, Arya ve Sarya ile onlarca gerilla ciddi bir
Kitap yaşamın onca acının sadece bir noktasını anlatıyor. Savaş, yaşam ve mücadelenin sıfır noktasında geçiyor. Kardeşler, dağlar ve savaş hazırlıkları. Mücadelenin her noktasında savaşanlar.
Baskı, yoksayma, köleleştirmenin günümüze taşınan izlerini hissettiren ve Bütün bunları yıkmanın tek çaresinin isyan olduğunun önemi üzerinde duran bir eser. Bir halkın tarihi bu isyana bağlı olup ya kazanılacak/ya da yok olunacak. Kitapta bunun net bir şeklide cevabını alamazsakta bugün bunları konuşuyor ya da ileriye taşıyor olacaksak bunu kazanmak kadar önemli olduğunu düşünüyorum. Bir halk için kadının ve dağların öneminin ne denli değerli olduğunu görüyoruz. Tabi bunların yanında içimde üzüntü bırakan şeylerde var; Kitabın ana karakterlerinden biri olan labranın çıktığı yolun sonuna varamaması ve ülkesini, halkını göremeden ölmesi. Ama dostu abyar sayesinde yüzük halkaları dağıtıldı ve dileği yerine geldi neyse ki. Bir diğeri ise Sena'nın kafasındaki '' belzab gittiğinde kadınlar özgür olabilecek miydi?'' sorunun cevabını bulamadan ölmesi.
Ma ÜlkesiEdip Yalçınkaya · Belge Yayınları · 201549 okunma