“Kadınlara karşı olan muameleleri bakımından Türkler örnek olmalıdır. Bir adamın başı vuruluyor, bütün evrakı, eşyası müsadere ediliyor. Fakat karısı rencide edilmiyor, kadının mücevherlerine el sürülmüyor.”
“Türkler tabiatın güzelliğine o kadar hürmet ediyorlar ki, evlerini yapacakları bir yerde bir ağaç bulunursa, ağacı kesmiyorlar da evlerinin içinde ağaca bir yer ayırıyorlar. Ağaç dallarını, çatılarının en güzel süsü sayıyorlar.”
Türkler kahveyi iyi hazırlıyamıyorlar. Hem bulanık, hem hafif, hem de şekersiz içiyorlar. Yemen kahvesi İstanbul'a az geliyor. Türkiyeye en çok kahveyi Amerika'daki adalarından Fransızlar getiriyorlar. Fransızların Türkiyeye getirdikleri kahveden ne kadar çok kazandıklarını anlatmak için şunu söyleyeceğim:
Bir büyük caddede her elli adımda bir bir kahvehane vardır. Şehirde gezip dolaşan yahut misafirliğe giden Türkler ekseriya bir fincan kahve içmek için buralarda otururlar. Bir adam, bu suretle günde yirmi dört fincan kahve içer.
Türk, dört adımlık bir yere dahi at ile gider. Kayıktan çıkan bir adamın, dört esir tarafından yedilen bir ata birkaç saniyelik bir yol için bindiğini kendim gördüm.
Aslında inceleme yazmaya hiç niyetimde yoktu ama uyku gelmeyince oluyor işte.
Bu kitap18. Y.y sonlarında Istanbul'a gelen ilk kadın seyyahlardan
Elisabeth Craven Istanbul(Yunanisan Bölgesi ve Anadolu'da gezmiş olsada Istanbul başkent olduğu için kullandım) anılarından olusuyor. Yazar Istanbul'a 1786 Nisan sonunda gelmiş ve Temmuz başında gitmiş.( O dönem