"Bana ne yediğinizi söyleyin, size kim olduğunuzu söyleyeyim," der Fransız avukat, doktor ve lezzetin fizyolojisi üzerine etkili bir 19. yüzyıl kitabının yazarı olan Jean Anthelme Brillat Savarin.
ABD'deki obezite oranı 1972'de yüzde 13 iken 2012'de yüzde 35'lere yükselmiştir. Günümüzde 154,7 milyon Amerikalı yetişkin ve 2 ile 19 yaş arasındaki çocukların yüzde 17'si, yani 6 çocuktan biri fazla kilolu veya obezdir.
Hayatımız boyunca içimizde taşıdığımız ancak varlığından haberdar olmadığımız bir dünyaya götürüyor bu kitap. BU kitap sayesinde bakterilerin evrimsel başarı açısından bizden kat kat başarılı olduğunu anladım. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
Ancak bizler, bu duyguların bağırsaklarda oluşturduğu belirtilere karşı tamamen körüz. Trafikte sinirleriniz tepenize çıktığında beyniniz, tıpkı yüz kaslarınıza gönderdiği gibi sindirim sisteminize de karakteris tik sinyal örüntüleri gönderir ve o da çarpıcı bir şekilde tepki verir. Siz trafikte önünüzü kesen sürücüden dolayı sinirlendiğinizde, mideniz şid detle kasılarak asit üretimini artırır ve kahvaltıda yediğiniz yumurtanın boşaltılmasını yavaşlatır. Bu arada ince bağırsaklarınız kıvrılıp bükülerek içindeki mukus ve diğer sindirim sularını artırır. Benzer, ancak yine de kendine özgü bir durum endişe duyduğunuzda veya üzüldüğünüzde de gerçekleşir. Depresyona girdiğiniz zaman bağırsaklarınız neredeyse hiç hareket etmez. Aslında, bağırsaklarınızın beyninizde ortaya çıkan her duyguyu ayna gibi yansıttığını artık biliyoruz.
Ne var ki günümüzde, vücuttaki serotoninin yüzde 95'inin aslında bağırsakta bulunan özel hücrelerde yer aldığını biliyoruz ve bu serotonin içeren hücreler yedikle rim izden, bazı bağırsak mikrobu türlerinin saldığı kimyasal maddeler den ve bu hücrelere duygusal durum ile ilgili bilgilendirme yapan beynin kendilerine gönderdiği sinyallerden etkilenirler. En dikkat çekici olan şey ise bu hücrelerin beynin duygu düzenleyici merkezlerine doğrudan sinyal gönderen duyu sinirlerine sıkı sıkıya bağlı olmasıdır ki bu da onları bağır sak-beyin ekseni içerisinde önemli bir kavşak yapar. Bu stratejik konum nedeniyle, bağırsak mikropları ve metabolitleri, depresyonun gelişiminde, şiddetinde ve uzunluğunda önemli ve büyük ölçüde fark edilmemiş bir rol oynamaktadır. Bu durum, kontrollü çalışmalarla doğrulanırsa beslen meye yapılan özel müdahaleler gibi daha etkili tedavilerin geliştirilmesine yönelik yeni fırsatlar yaratabilecek ilginç bir olasılıktır.