Bir insanın hayatında evetler ne kadar çoksa verdiği tavizler de o kadar fazla olurdu. Her şeye evet diyen bir insanın, hayırın altın anahtarına ulaşması imkansızdı.
Dünyanın Sonu Öykünün Başı ile karşımızda. Sekiz öyküden oluşan kitabımız ismini sondaki "Dünyanın sonu öykünün başı" hikayesinden alıyor.
Birbirinden güzel sekiz öyküyle yeri geldiğinde gülümsetiyor yeri geldiğinde hüzünlendiriyor ama hep içimizi ısıtıyor. "Bir Acayip Karşılaşma" hikayesinde enflasyon için yaptığı ironiyle gülümsetirken, Sulu vekil ile güldürüyor, "Çikolatalı gofret" hikayesiyle geçmiş bayramları anımsatarak hüzünlendiriyor. Çocukluk günlerimin gözüm de film şeridi gibi canlanmasına neden oldu diyebilirim. Her hikaye de hayatın içinden birşeyler var ama benim için "Çikolatalı gofret" hikayesinin yeri çok ayrı oldu. Ayrıca kitaptaki çizimlerin hikayelerle uyumu muhteşemdi. Çok severek okuduğum bir kitap oldu.
Emrah Atiş 'in kaleminden sayfalara dökülen her kitap bence çok değerlidir. Mutlaka okumalısınız hem
Dünyanın Sonu Öykünün Başı .
Ayrıca yazarımız, 20 şehir de 200 ün üzerinde okulda aktif olan "Endülüs Okuma Projesinin" koordinatörlüğünü yapmaktadır. 20 bin öğrenciyi kitapla buluşturan değerli yazarımızı bu büyük başarısından dolayı tebrik ederim. Başarınız daim olsun hocam.
#okurkitaplığı #metamorfozyayıncılık #okurkitap.com #nim #dünyanınsonuöykününbaşı
Alzaymır hastası emekli bir öğretmenin en büyük hayalidir gelecege bir eser birakmak; ancak bunu bir türlü basaramamaktadir. Çünkü yazdiklarini devam ettirecek bir hafızaya maalesef sahip değildir. Bu yüzden yazdıkları hep yarım kalmaktadır.
Nim, Farsçada yarım kalan demekmiş. Bana göre yazar romana en uygun ismi bulmuş.
Üslup olarak ise Türk dilinin tüm zenginliginden sonuna kadar istifade edilmiş. Etkileyici ve sürükleyici bir roman. Kitap dostlarıma siddetle tavsiye ederim.
Kitabın ismi yabancı gelmişti bana aşina olmadığım bir kelime NİM..sonra öğrendim ki Nim yarı demekmiş. Yarım kalan.. Kitabın içeriği ile başlığı cuk oturmuş diyebiliriz. Kitabın başlığı bile kitabı okumamız için merak uyandırıyor..
"Yapamıyorum. Hep eksik kalıyor!" demişti Nedim amca.
Alzheimer hastalığına yakalanan emekli öğretmen Nedim amcamız hergün birşeyler yazmayı deniyor. Ya okuduğu bir kitaptan, ya çalan bir müzikten ya da çıkan bir haberden etkilenip o konu üzerine biseyler yazmaya çalışıyor. Yazarken unutup yarım kalıyor. Günün sonunda da kilitli sandığa kapanıyor tüm yazılanlar. Ama her gün azimle bıkmadan yazmaya devam ediyor. Acaba tamamlayabildi mi?
Karısı Nezehat teyzeyle olan sohbetleri de aile sıcaklığını hissettirmiyor değil. Ayrıca karısının ölümünden sonra ona yazdığı mektuplar insanı derinden etkiliyor. (Syf 119) "Nezehat, çiçek örtülere sardığım ilk gençliğim, olgunluk yaşım, sükûn ihtiyarlığım..
Sana doğru yapıyorum sessiz kaçışlarımı. Sessiz ama hüzünlü... bir o kadar da eksik.."
Sonra Nezehat teyzenin sözleri geliyor aklıma (syf 52) "....Eksikken daha değerli olur belki." Eksiklerimizle varız bu hayatta. Belki de her şey eksikken daha değerlidir de biz farkında değilizdir.
Emrah hocam kaleminize sağlık! Severek okudum. Böyle güzel eserlerin devamının geleceğini ümit ediyorum. Mürekkebinizin hiç kurumaması dileğiyle...