Ey, altıokun büyük temsilcisi Atatürk. Sen ölmedin, evet, sen her Türk'ün kalbinde yatan arslansın. Sen ölmedin ve dünya durdukça yaşayacaksın.
^Abdi İpekçi
Ülkede zaten kan gövdeyi götürüyordu. Kimin kimi vurup öldüreceği belli değildi. "Solu iktidar yapmak için sağa ihanet eden!" bu milletvekillerinin bir suikaste uğramasından korkuluyordu. Özellikle böyle bir saldırının Ülkücü militanlardan gelebileceği ciddiye alınacak bir olasılıktı.
Binlerce gencin ağzından dalga dalga yayılan bir marş, çevrede görevli birçok asker ve sivilin ağlamasına yol açıyordu:
"Olur mu böyle olur mu?
Kardeş kardeşi vurur mu?
Kahrolası diktatörler
Bu dünya size kalır mı? "
Aceleyle çantasını toparladı, ceketini giydi ve merdivenlere yöneldi. Gazetenin kapısından çıkarken saat 19.30'du. Çocukları kadar sevdiği, bütün varlığı ile her şeyini vererek yarattığı gazetesinden son çıkışıydı bu. Bir daha da canı kadar sevdiği Milliyet'e dönemeyecekti.
Hayat bir mücadeledir, isyankar olmalı diyemeyeceğim. Çünkü öyle hadiseler vardır ki, insana bağlı değildir. Yani insan iradesinin değiştiremeyeceği neviden şeylerdir. İşte bu gibi hadiseleri mütevekkilane kabul etmeli, irademizle hakim olabiliceğimizi hissettiğimiz yerlerde de isyankar olmalıyız. Esasen, mesut insan bu işi yapabilen insandır.
İktidar artık tüm dünyanın gözleri önünde açıkça Anayasa'yı çiğniyordu... DP'nin bu tutumu, gençlik kesiminde olsun, halk arasında olsun bir askeri müdahalenin kaçınılmaz olduğu görüşünün yaygınlaşmasına yol açıyordu...
Kendisine engel olmaya çalışan Leyla Umar'ı itti... Merdivenleri koşarak indi ve kendini sokağa attı. Köşeye yaklaşınca korkunç gerçeği anladı. Kocasının otomobili direğe dayanmış duruyordu. Sinyal ışıkları yanıp sönüyordu. Çılgına döndü. Ve ardından bütün ciğerlerini boşaltan feryadı Karakol Sokak'ta yankılandı...
"Tanrım, Abdi'yi vurdularrrrrrrrrrr"
Abdi İpekçi'ye Galatasaray Lisesi 1947-48 yılı mezunları yıllığında sorulan soru ve İpekçi'nin cevabı:
-Beğendiğiniz bir söz, vecize yahut mısraı söyleyiniz.
-Zafer biraz da hasar ister...
"Abdi İpekçi'deki gazetecilik ve karikatür tutkusu, ilkokul çağlarında çocuksu bir heves gibi başlamış, ilerleyen yıllarda giderek artmıştı. GS Lisesinin ilk yıllarında bir arkadaşıyla 'İlk Adım' adını verdikleri el yapımı dergi de, bu tutkunun ilk ürünüydü"