Yavaşlasa da vicdanım dal misali büyümeye devam ediyordu. Acaba ne zaman duracaktı, ne zaman suçum olmayan bir şey için kötü hissetmeyi bırakacaktım? Kim bilir... Belki asla olmayacaktı..
Gözlerim çeşmeye dönmüştü ama fark etmezdi. Dünya üzerinde insanların, hayatlarının gözleri önünde değişmesini izlerken ağlayabileceği tek bir yer varsa, orası havaalanıydı. Bir şekilde arafa benziyordu, değil mi? Arada kalmış bir yerdi..
Connor'a baktığımda bir üzüntü dalgası içimi sardı. Önümde oturuyor olmasına rağmen onu özlüyordum. Açıklaması zordu ama bir keresinde okuduğum haikuyu anımsatmıştı: "Kyoto'da bile / guguk kuşunun çığlıklarını duyduğumda / Kyoto'yu özlerim." Ben de böyle hissediyordum. Zamanından önce özlem duyuyordum..