Keske davetiyelerde sonsuz aşkın gercek olmadığına, insan dogasının bencilligine, çiftler arasındaki ilişkinin çoğu zaman alışkanlığa dönüştüğüne dair aforizmalar yazsaydi.
Cehalet ve caresizlik birlesirse elbette kaplumbagalar ölür...
Kaplumbağalar Ölmesin, Erkan KARASLAN' ın kaleminden dokulen, evinizden,tarihinizden gelen bu 12 birbirinden güzel oyku ayni zamanda yazmak isteyenlere rehberlik edecek bir atolye niteliginde...
GORULMUSTUR;
Siyasetle yakindan ilgilenen evde yemege beklerken tv de gozaltina alindigini izlediginiz bir babaniz olduysa muhtemelen siz de rexapin le canyoldasi olmussunuzdur...
BITMEYEN YAZ;
Ve bu baba kendini halka adayip evin ekonomisine katkida bulunamadigindan siz de cocuklugunuz boyunca Almancı kuzenlerin hikayelerini dinleyip Almancı olma hayalleri kurmussunuzdur...
BAKICI
Kendini halka adarken sizinle ilgilenmeye vakit bulamayan bir babaniz oldugu icin, bu bakıcı ya cok benzeyen bir hikayeniz olmus fakat sonunuzun benzemesinden kahraman kardesiniz sayesinde son anda kurtulmus da olabilirsiniz...
DAG BAŞI SUSKUNLUGU
Cok sevdiginiz yurtsever bir Memet abiniz varsa Yaşlı Rinde nin hikayeleriyle buyumus olabilirsiniz...
KAPLUMBAGA ÇOBANİ
Losemiden ölen bir kız kardes cenazesini balcalidan teslim almissa babaniz, elbette Aziz in kaplumbagalara umut baglamasini da anlayabilirsiniz...
KIRPIYE DUYULAN MINNET
Ve kirpilerden cok duzeni ve psikolojik nedenleri suclu buldugum icin en sevdigim,
Tarım işcisinin cektigi zulumle başlayıp psikolojik cozumlemeyle devam eden şasırticı bir oyku...
O kadar guzeldi ki umarım daha cok kitaplarını okuruz, Bu cicegi burnunda yazarı yurekten kutluyorum,
Oykü sevmeyenler de denemeli
Keyifli okumalar
@erkan__karaaslan ın ilk öykü kitabı “Kaplumbağalar Ölmesin.”
.
Öyle öyküler ki okuru sarıp sarmalıyor, geçmişle gelecek arasındaki yolculuğun seyrinde ilerletiyor sessizce…
Tıpkı bir düş gibi.
Her öykünün kendine has tadı var.
Kimi öykünün içinde yer alıyorsun, kimisinde dışarıdan izliyorsun usulca..
Kimisi özlemle gelirken kimisi tekrar hayata dahil ediyor.
Kimi karakter yatağa mahkûm, kimi kaderine…
Yoksulluğun kutsal bitkisi “semizotu”nun her çeşidini tattırıyor okuyana öyküler.
“Düşene bir tekme de sen vur”culardan oluşan topluluğu izlerken kızıveriyor o topluma okur.
Aslında; köşeye sıkıştırılmış, vazgeçilmiş yaşamlardan başlayıp bitiş çizgisine yakın olanlarla devam eden hikâyeler silsilesi, kalbe dantel gibi işleyen…
Ve “Çöller Ülkesi”nin yüze vuran renginde bir yolculuk…
Çok güzel…
Zaman bukalemunların ayağına dolanmasın…
Öykü okumak demek içinden tanıdık bildik simalara rastgelip, ayak üstü sohbet etmek demek benim için...
Kısa sürer ama yüzünüzde gülümseme bırakır, ya da aklınızda soru, ya da bazen biraz hüzün bir kalp kırıklığı.. düşünce.. kafa karışıklığı.. ama ayaküstüdür dedim ya.. hepsi bir dirhemdir o yüzden...
Ama..bir dirhem olmadı kaplumbağalar ölmesin.. büyüdü kaplumbağaları toplayan çocuk benim içimde.. o büyüyünce benim kalbim küçüldü ve nefes alamadım.. o hayal kırıklığı ile büyümüş olmanın altında o kadar ezildim ki... çünkü olamazdı.. hayır insanoğlu bu kadar kötü bu kadar bencil olamazdı...
....
Hâlâ üzülen bir parçam var..
...
Kaleminize, hissettirdiğinize, emeğinize sağlık sayın yazar...
...
Herkese iyi okumalar...iyi insanlar dilerim..