Bugün biz inanıp inanmamaya değil, bilmeye muhtacız. Bunca inanç bilgiyle iç içe olmadığı zaman yararlı olmadığı gibi zararlıdır da. Çünkü insani bütün enerjiyi sömürmekte, almaktadır. İman kendi kendine bir değere sahip değildir. Ali'ye, Muhammed'e, Kur'an'a tapmanın, Tanrıya tapmanın hiçbir değeri yoktur ve bazen bunlar bir kavmin donukluk ve talihsizliğinin sebebi olmaktadır. Tanımadığımız bir Ali, tanımadığımız bir Rüstem veya bir başkası gibidir. Bunların birbirinden ayrılması yalnız tanımakla mümkün olur. Yoksa sevmek, ağlamak, duygulara alet etmek bu dini kişiler için ne fark eder? Bilinmeyen bir İslam Buda'nın diniyle eşittir. Bilinmeyen bir şirkle, puta tapıcılıkla eşittir.
Kötülük, kişinin mutluluğu yanlış yerde aramasından kaynaklanır. Kötülük yapmak, yani yanılmak, gerçek değerlerin yerine yalancı değerler koymaktan kaynaklanır. Bu nedenle en büyük erdem ve bilgelik kişinin kendini bilmesidir.
İnsanlar bilirlerse ki, tüm insanların Allah ile ilişkisi eşittir, Allah hiç kimseyi bir diğerinden daha üstün yaratmamıştır; artık o kabile patronları için bir imtiyaz kalmaz.
Ertuğrul Cesur hocamın her fırsatta söylediği şu sözleri yankılanır oldu kulaklarımda:
"Hz. Muhammed putçu, köleci, tefeci bir topluma gelmiş. Adalet, özgürlük ve eşitlik üzerine bir toplum yapısı getirmistir. Peygambarin sakalını, sarığını konuşmayı bırakıp bunları konuşmanın zamanı gelmistir"
Ertuğrul Cesur) :
Altın çamura düşünce de değerini kaybetmez.. teneke de parlatmakla değer kazanmaz..
bilgi.. teneke ile altını ayırt eden melekedir..
Siz "altın" zannedilen bazı şeylerin "teneke" olduunu fark ettiniz.. asıl iş bundan sonra..