Aşkın ezelî âşıka ilhâm-ı Hudâ'dır
Bir neş'e-nümâdır
Tahkîk gönül şehrine bir nûr-i zıyâdır
Minhâc-ı hüdâdır
Her kimde ki var lezzet-i aşkın cevelânı
Eyler deverânı
Anın o semâ'ı dil-i uşşâka cilâdır
Emrah'ım cehdeyle kâli hâl eyle
Kâl ehli olandan infisâl eyle
Erenleri bul da imtisâl eyle
Seni de vâsıl-ı Mevlâ ederler
Hüner, sözde kalmayıp öze nüfûz edebilmekdir. Yoksa insanın mukallid papağandan ya da maymundan bir farkı kalmaz. Kâl ehli olanlardan uzak durmak gerekir, zîrâ bunlar mürâîdir ve etrâfına toplananlara da ancak mürâîliği öğretirler. Hakk'a vuslat etmek isteyen kişi, vâsıl-ı dîdâr olmuş bir veliyullahı bulup O'nun eteğine yapışmalı, O'nun terbiyesine girmelidir.
Gönül gurbet ele çıkma
Ya gelinir ya gelinmez
Her dilbere meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez
Yöğrüktür bizim atımız
Yardan atlattı zatımız
Gurbet ilde kıymatımız
Ya bilinir ya bilinmez
Bahçemizde nar ağacı
Kimi tatlı kimi acı
Gönüldeki dert ilacı
Ya bulunur ya bulunmaz
Deryalarda olur bahri
Doldur ver içem zehri
Sunam gurbet elin kahrı
Ya çekilir ya çekilmez
Emrah der ki düştüm dile
Bülbül figan eder güle
Güzel sevmek bir sarp kale
Ya alınır ya alınmaz
youtu.be/2V7vGtzdyYo
Ne feryat edersin divane bülbül
Senin bu feryadın gülşene kalsın
Bu dünyada eremezsem murada
Huzur-u mahşere divana kalsın
Nesin meth edeyim bir kaşı kare
Sen açtın sineme onulmaz yare
Dünya tabib gelse derdime çare
Derdimin dermanı Lokman'a kalsın