İç konuşmalarımız uzun bir zaman boyunca ve sık aralıklarla tehdit sistemimizi aktif hale getirdiğinde, hücrelerimize kısa vadede bizi koruma işlevi gören ama uzun vadede bize zarar veren inflamasyon genlerini tetikleyen mesajlar gönderilir. Aynı zamanda viral patojenleri etkisiz hale getirmek gibi gündelik işlerini yapan hücrelerin işleyişi bastırılır ve böylece hastalıkların ve enfeksiyonların önü açılır. Cole, dırdırcı iç sesin bu etkisine "moleküler düzeyde ölüm" adını veriyor.
Öte yandan dırdırcı iç sesin stresi beslemesinin en korkunç tarafı şudur: Panik tepkimiz uzun süreye yayıldığında yol açtığı fizyolojik hasar sadece bedenimizin hastalıklarla mücadele etme ve işlevlerini sorunsuz bir şekilde yerine getirme kabiliyetine zarar vermekle kalmaz. DNA'mızın sağlığımız üzerindeki etkisini de değiştirebilir.
Kafamızın içinde durmaksızın konuşan o eleştirici ses, sanırım zaman zaman hepimizi rahatsız eder. Ben de bu durumu sıkça yaşadığımdan, kitabı görür görmez ilgimi çekmişti.
Bilim insanı ve araştırmacı olan yazar kendi yaşadıklarından yola çıkarak, hem kendisinin hem de başka bilim insanlarının yaptığı araştırmalarla birlikte, kafamızın içinde yankılanıp duran bu sesin nedenlerini açıklamış, sakinleştirme yollarını göstermiş.
Basit anlatımı ve su gibi çevirisiyle kolay okunup anlaşılan, özellikle çözüm yolları göstermesi açısından faydalı, zaman zaman dönüp bakılacak bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Geçtiğimiz birkaç yıl içinde yapılan çok sayıda araştırma, endişe ve üzüntü yaşadığımızda kendi içimize dönmemizin çoğu zaman faydadan çok zarar getirdiğini ortaya koydu.