Sizin yaşadıklarınız benimkinden fazla da ne olmuş sanki diyordu içinden. Bir sürü işe yaramaz, önemsiz şeyi zihinlerinde biriktirdiklerinden, gereksiz yere kocaman dağları sırtlandıklarından ve bütün bunları ömür boyu didikleyip duracaklarından habersizdiler. Üst üste yığdıkları bunca kalabalığı didikleyip duruyorlardı. Unutmak için uğraşacakları şeyler de çoğalıyordu böylece.
Bu genç yaşında kendini radara hapsetmesini -evet, hapsettiğini söylüyordu herkes- dillerine doluyordu yakınları. Oysa Raco onlara tercihlerinin neler olduğunu sormamıştı hiçbir zaman.
Saf görünmek insanı çok rahatlatıyormuş, bunu anlamıştı. İnsanlar üstünüze gelmiyordu o zaman. Sizi kandırmak istediklerini görüyor, iki yüzlülüklerini ilk bakışta fark ediyordunuz.
Ne kadar uzak durmak istese de kalabalık kalabalıktı yine. Baktıkça çoğalan, çoğaldıkça birbirine benzeyen, benzedikçe aynı sesle konuşan, konuştukça yaşadıkları hayatı kirleten sayısız insan. hlher yer insan, insan, insan doluydu.
Bu kalabalık ne fena. Bu sokaklar bu suratı asık adamlar, isteksizce işine, okuluna, vesaireye gidenler, etrafta büsbütün çirkin binalar, mutsuz herkes, korkunç bir manzara. Sonra bir sessizlik hasreti içimizde, bu gürültü ne fena. Baran'ın dediği gibi: "Bir insan susunca, sesi içinde dolaşmaya başlıyordu. İyice yayılıyordu. Sonunda