Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Etienne Gilson

Etienne GilsonTanrı ve Felsefe yazarı
Yazar
8.6/10
8 Kişi
53
Okunma
16
Beğeni
2.506
Görüntülenme

Etienne Gilson Sözleri ve Alıntıları

Etienne Gilson sözleri ve alıntılarını, Etienne Gilson kitap alıntılarını, Etienne Gilson en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bizim dünyamız, değişen bir dünyadır. Fizik, kimya, biyoloji orada yer alan değişmenin kanunlarını bize öğretir. Bu bilim dallarının bize öğretemeyecekleri bir şey varsa o da, kanunları düzeni ve akledilirliği ile birlikte ele alınan bu dünyanın niçin varolduğudur.
Deistlerin Tanrısı, Platon’un İyi’si, bir ilk akledilir ilke, Aristoteles’in kendi kendini düşünen Düşünce’si veya Spinoza’nın Sonsuz Cevher’i değildi. “Religio Laici” veya “Laik’in İnancı” adlı meşhur kitapçığında Dryden’in de dediği gibi, deistlerin Tanrısı, evrensel olarak bütün insanlarca aynı şekilde ve aynı Övgü ve Dua kuralları içinde ibadet edilen mutlak bir Varlık idi. Buna rağmen O, işlenen suçlardan müteessir olan, suç işleyip de tövbe edenleri bağışlaması beklenen bir Tanrıydı. Nihayet deistlerin Tanrısı, adâleti bu dünyada olmasa bile, iyi iradenin Ödüllendirildiği, kötünün ise cezalandırıldığı yer olan öteki dünyada gerçekleştirecek olan bir Tanrıydı.
Reklam
İlerleme, kendiliğinden olan bir öz başarı kanunu değil, insan iradesiyle, sabırla elde edilen bir şeydir. Eşitlik fiilen verilmiş bir şey değil, adaletle adım adım yaklaşılan bir idealdir. Demokrasi, bazı toplumları yöneten bir tanrıça değil, dostluğun elde edilmesi için herkesin sarsılmaz bir azim göstermesi ile gerçekleşen muhteşem bir umuttur. Acaba bütün bunları anlayabilmek için bir çaba gösterecek miyiz?
Bilimin konu edindiği inorganik madde dünyası yapısal bir nitelik gösterse bile, canlılar dünyası söz konusu olduğunda her yerde koordinasyon, adaptasyon ve fonksiyon görülmektedir. “Bu şekilde organize edilmiş varlıklar niçin vardır?” sorusu karşısında bilim adamları, “şans” diye cevap verebilirler. Şimdi herhangi bir kimse bilardo toplarına bir defaya mahsus olmak üzere şans eseri iyi bir vuruş yapabilir; fakat bilardo oyuncusu aynı şeyi yüz defa yaptığı takdirde bunu şans eseri saymak çok zayıf bir açıklamada bulunmak olur. Bazı bilim adamları bunu çok iyi bildikleri için şans kavramı yerine bunun tam tersi olan “mekânik kanunlar” kavramını koymaktadır. Fakat onlar, bu mekanik kanunların nasıl olup da yaşayan organizmalar meydana getirdiğini açıklamaya girişince, yine son olarak başvurabilecekleri şans kavramına tekrar geri dönmektedirler.
O, Bir’dir: Diğer sayılarla birleşebilen sayı anlamında veya diğer sayıların bir bileşimi anlamında değil, onun mutlak basitliğini etkilemeyen bütün çokluğun akıp geldiği kaynak olan kendi kendine yeterli varlık anlamında Bir’dir.
Kendi başına ele alındığında, Hıristiyanlık bir felsefe değildi. O, temelde İsa kanalıyla insanları kurtuluşa götüren dinî bir öğretiydi. Hıristiyan felsefesi, Yunan felsefesi ile Yahudi-Hıristiyan dinî vahyinin kesişme noktasında doğdu.
Reklam
Musa şunları söyleyerek Tanrıya doğrudan doğruya adını sordu: “Ben İsrailoğullarına gidecek ve diyeceğim ki “atalarımızın Tanrısı beni size gönderdi.” “Eğer onlar, “0”nun adı nedir?” diye sorarlarsa ne cevap vereceğim? Tanrı, Musa’ya: “Dersin ki ‘Ben, Ben Olanım’” Öyle ise İsrailoğullarına diyeceksin ki beni size “Var. Olan O” (veya “O ki Vardır”) gönderdi.” İşte Yahudiliğin Tanrısının evrensel olarak bilinen Yahveh adı buradan gelir; çünkü Yahveh, “O bir vardır” anlamına gelir.
Onlar varlıkla, yani metafizikle, ilgili soruları, yanlışlıkla bilimsel sorular gibi görmekte ve bilimden bunlara cevap bulmasını istemektedirler. Pek tabiî hiç bir cevap elde edememektedirler. Sonunda da şaşkınlığa düşmektedirler.
Spinoza ne hıristiyanlığa ne de Yahudiliğe sarılmıştı: Dini olmadığı için de din felsefesi yapması ondan beklenemezdi. Ancak Spinoza tam anlamıyla bir filozoftu. Bu durum onun, felsefesine uygun bir din ortaya atma gerçeğini açıklamaktadır.
Descartes, Hıristiyan inancını işin içine katarak kendi metafiziğinin aklî sâfiyetini bozmamaya o kadar titizlikle gayret harcadı ki, bu yüzden Hıristiyanlığın Tanrı tanımının bütün insanlarda doğuştan varolduğunu rahatça ilân etti. Platon’un doğuştan idea’ları gibi, Descartes’in Tanrı fikri de bir hatırlamadan ibaretti. Fakat bu hatırlama (Platon’da olduğu gibi) ruhun daha önce yaşamış olduğu hayatındaki bir îdea’yı hatırlaması değil de Descartes’in çocukken Kilisede öğrendiğini hatırlamasıydı.
253 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.