"Bedensel acılarımı ellerimle ovuştururken, içime dokunmaktan acizim. Bir el arıyorum, ne olur dokunsun içimdeki yaraya..." diye feryat ettiğim bir sancı. Anlamsız, korkutucu bir sancı...
Devamlı kitap okumak ve bilgi toplamak suretiyle öz varlığımı sosyal varlık ile örtmeye çalıştığım, böylece en derin acılarımı dindireceğimi sandığım dönemlerde, birden "bilmek ile öğrenmek arasındaki büyük uçuruma düşüverdim.
Seni farklı kılan "sende olan" iken;
Başkaları ile kıyas ettiğinde sıradanlaşıyorsun.
Sıradanlaştıkça da göremiyorsun denize kattığın ahengi ve denizin doğaya kattıklarını...
Hayat asla suçlu olmadı inan bana.
Hayat değildi, karşımıza çıkanları bize gönderen.
Karşılaştıklarımız, sürüklenişimizde karşımıza çıkan şeylerdi aslında...
Kendi tercih ettiklerimizin bizi sürüklediği yerdeydiler sadece...
Yönetiliyor olduktan sonra seni kimin yönettiğinin ne önemi var ? Sence asıl problemin seni yönetenlerin yaptığı haksızlıklarmı yoksa birilerinin seni yönetebiliyor oluşumu ?