“Onun dudaklarından yıllarca tek bir sohbet işitmedim. Hep derin denizler kadar heybetli bir sükût dinledim ondan. Sanki durgun ve derin bir ummanın kıyısına varmıştım. Derinliklerinde gönül ve hikmet incilerinin gülümsediği bir deniz bulmuştum. Hayatın hiçbir kasırgası, hadiselerin hiçbir fırtınası onu dalgalandırmıyordu.
O zaman anladım ki, susmak bir cüsse işi. Derin denizlerin işi. Sığ suları en hafif rüzgâr bile coşturabiliyor. Derin denizleri ise ancak derin sevdalar… Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susuyor.”
Yıl iki bin on. Aylardan yine Haziran. Bir gece yarısı ruhumun yalnızlığı coşmuş, can sıkıntısı her zerremi kuşatmış, gidilecek bir yer, dönülecek bir yön, işitilicek bir hikmet kalmamış, boşluk büyümüş de büyümüştü. Karanlığın ortasında şaşkın bir vaziyette kalakalmıştım.
Devamı:.
celalkuru.wordpress.com/2022/06/13/bir-...
O zaman anladım ki, susmak bir cüsse işi. Derin denizlerin işi. Sığ suları en hafif rüzgârlar bile coşturabiliyor. Derin denizleri ise ancak derin sevdalar... Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susuyor.