Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fatih Durgun

Modern Avrupa Tarihini Yeniden Düşünmek yazarı
Yazar
Çevirmen
9.1/10
7 Kişi
44
Okunma
6
Beğeni
1.062
Görüntülenme

Hakkında

Doç. Dr. Fatih Durgun, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü öğretim görevlisidir.
Unvan:
Akademisyen, Yazar

Okurlar

6 okur beğendi.
44 okur okudu.
2 okur okuyor.
34 okur okuyacak.
5 okur yarım bıraktı.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Ortaçağ Avrupa tarihçiliğinin profesyonel bir disiplin olarak ortaya çıkışına iki eğilimin neden olduğunu görmekteyiz. Temelleri Rönesans ve Aydınlanma dönemlerinde atılan eleştirel birinci kaynak incelemesine dayalı metodolojik tarih anlayışı 19. yüzyıl tarihçiliğinin profesyonelleşmesini şekillendirmiş, bilimsel ve objektif tarih araştırması olarak kabul edilen yaklaşım Ortaçağ tarihçiliğinin seyrine yön vermiştir. Ortaçağ tarihçiliğini tarihsel dönemlerin üvey evladı olmaktan kurtaran ise Romantik milliyetçiliğin tetiklediği milli devlet oluşumlarının tarihsel kökenlerini arayıp bulma isteği olmuştur. Birbirine tezat gibi görünen iki farklı düşünsel gelenek olan Romantizm ve Aydınlanma'nın profesyonel bir disiplin olarak Ortaçağ tarihçiliğinin doğmasına yol açması aslında bu disiplinin zenginleşmesini de sağlamıştır. Karşılaştırmalı kültür incelemeleri, folklor çalışmaları gibi sosyo-kültürel tarih alanına giren konular, Ortaçağ tarihçiliği profesyonelleştikçe tarihçilerin ilgi odağı hâline gelmiş ve anakronizmin bütün olumsuz etkilerine karşın tarihsel süreklilik fikrinin zihinlere yerleşmesini mümkün kılmıştır.
Sayfa 48 - Ketebe Yayınları
Reklam
III. Edward, Fransa'ya karşı giriştiği savaşlarda asker ihtiyacını karşılamak için lordlarla yasal mukaveleler yapma yoluna gitmiş, nakdî ödeme anlaşması karşılığında onlardan gerekli asker kaynağını elde etmeyi tercih etmişti, Lordlar da Ortaçağ hiyerarşisinde kendilerinden daha aşağı konumda tarafından olan hizmetlilerle kendilerinin kral ile yaptıkları gibi nakdî ödemeye dayalı sözleşmeler yapmışlardı. Lordlara, kendilerine ait ordular oluşturma imkânı verecek olan bu adım, merkezi otoritenin kontrolü dışında yerel güç odaklarının ortaya çıkmasına neden olacaktı. Böylesi bir girişim lord ve vasalları arasındaki toprak temelli klasik feodal ilişkilerin yerle bir olması demekti. Plummer bu yeni hizmet ilişkisi biçimini sert biçimde eleştirerek lord ile kiracı arasındaki eski ilişkinin yerini lordarı, lorda mensubiyeti simgeleyen özel üniforma giyen ve lord adına savaşan bir hizmetliler sürüsüyle tanımlanabilecek Bastard Feudalism'in aldığını iddia etmişti. Plummer'in ortaya koyduğu Bastard Feudalism tanımı idealize edilmiş bir Ortaçağ feodal düzeni algısına dayanmaktaydı. Feodal düzen, Ortaçağ toplumsal ve siyasal organizasyonunun yukarıdan aşağıya doğru hiyerarşik ve sabit şekilde işleyen, değişmez yapısını ifade ediyordu. En üstte kralların yer aldığı hiyerarşik düzende kiracılar, sosyal sistem içinde ellerindeki ekonomik ve sosyal güce göre sıralanıyorlardı. Sosyal hiyerarşinin en alt olan basamağında ise lordlara birçok hususta hizmetle mükellef olan köylüler yer almaktaydılar.
Sayfa 123 - Ketebe Yayınları
Ortaçağ tarihçiliğinin kurumsallaşması ve tarih disiplini içinde bir dönemin alt alanlara bölümlenmesi neticesinde Ortaçağ tarihi de üç parçaya ayrılarak araştırma nesnesi hâline getirilmiştir. Ayrıştırma ölçütleri tarihçilik geleneklerine ve ideolojik motivasyonlara göre değişiklik göstermekle birlikte Erken, Yüksek ve Geç Ortaçağ dönemlendirmesi
Sayfa 53 - Ketebe Yayınları
Feodal ilişkilerin (..) tanımlandığı Viktorya Dönemi'nde feodal sosyo-politik ve iktisadi sistem hakkındaki bakış açısı, siyasal ve iktisadi güce sahip aristokratların ilkesel düzeyde hiyerarşinin en üst basamağında yer aldığını mutlak surette kabul ettikleri Kral'a sadakat düşüncesine dayanıyordu. Sadakatin tabii neticesi aristokratların toplumsal düzen içinde kendi sınırlarının farkında olmalarıydı. Böylece herkesin arzu edebileceği istikrarlı bir idari yapı tesis edilebilirdi. Fakat tarihsel süreçteki birçok olay ve olgunun gösterdiği üzere, ilkesel düzeyde kabul edilen geleneksel ön kabuller birçok durumda uygulama sahasında geçerliliklerini yitirirler. Bir başka ifadeyle, gerçek olayların ritmi teorik olanı aşar niteliktedir. Bunun en tipik görünümü yerel otorite olarak siyasi ve iktisadi güce sahip olan lordların kendi hırs ve arzuları yönünde hareket etmeyi tercih etmeleri ve kendi yetki sınırlarım aşarak merkezi otoriteyle çatışma halinde olmalarıydı. Bu durumun neden olduğu feodal sistemdeki bozulma, 12. yüzyıldan 14. yüzyıl sonuna kadar devam etmiş ve 15. yüzyılın anarşik siyasal ve toplumsal yapısına giden yolu açmıştı.
Sayfa 131 - Ketebe Yayınları
Ancak 1830 devrimlerini 1815’te Viyana kongresi ile birlikte Avusturya dışişleri Bakanı Metternich çabalarıyla oluşan monarşik yapıların yeniden konsolidasyonuna dayanan Avrupa düzeni ve 1848 devrimleri arasında oynadığı geçiş dönemi rolüyle kavramak gerekir.
Sayfa 163 - Ketebe YayınlarıKitabı okudu
Henüz kayıt yok
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
211 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Kavramlar ve olgulara yoğunlaşmış, erken ve geç orta çağ bağlamında özellikle Avrupa odaklı; tarihçilik, metodoloji, tarih yazımı vb. ağır konulara değinen çok güzel makaleler. Ancak, kitap gerçekten çok ağır, tarihsever olarak okurken yoruldum açıkçası. Tarih akademyası için yazılmış gibi. İlgilileri müthiş istifade edecektir.
Ortaçağ Avrupa Tarihi Üzerine
Ortaçağ Avrupa Tarihi ÜzerineFatih Durgun · Ketebe Yayınevi · 202114 okunma
211 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
Fatih Durgun, Ortaçağ tarihindeki bazı kavram ve olgular üzerinden Avrupa tarihinin klişelerini sorguluyor. Ortaçağ, Batı literatüründe bile uzunca bir süre “Karanlık” olarak tasvir edildi. Ancak son dönemde Ortaçağ’ın özgün yönleri, kavram ve olguları artık geçmişin yabancı bir ülke olduğu metaforunun öğreticiliğiyle, anakronizm tehlikesine düşmeden, sarih bir dille yeniden tanımlanmaya çalışılıyor ve bu çaba Ortaçağ’a bakışımıza yeni imkânlar sunuyor. Fatih Durgun, okuyucuyu bu yeni imkânlar üzerinde düşünmeye davet ediyor: • Rönesans’tan itibaren Batı literatüründe Ortaçağ kavramının olumsuz anlamıyla ve “Karanlık” metaforuyla yerleşik hale gelmesi • Tarihin profesyonelleşmesiyle birlikte 19. yüzyılda Ortaçağ Tarihi disiplininin doğuşu • Geç Ortaçağ kavramının doğuşu ve kullanımıyla ilgili sorunlar • Ortaçağ siyaset düşüncesinde krallık otoritesinin sınırları üzerine olan tartışmaların teorik ve pratik yansımaları • Feodalizmin Geç Ortaçağ İngilteresi’nde Bastard Feudalism olarak kavramsallaştırılan bir hüviyete bürünmesi • İslam alimlerinden etkilendiği bilinen İngiliz din adamı ve düşünür Robert Grosseteste’nin Aristotelesçiliğin din açısından sakıncalı bulduğu etkilerine karşı gelenekçiliği tahkim etme çabası • Ortaçağ Avrupa Tarih eserlerinde retorik sorunu • Kathar sapkınlığına karşı 1209-1229 yılları arasında gerçekleştirilen Haçlı Seferi’nin nedenleri
Ortaçağ Avrupa Tarihi Üzerine
Ortaçağ Avrupa Tarihi ÜzerineFatih Durgun · Ketebe Yayınevi · 202114 okunma
211 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Tam anlamıyla ne tarih kitabı ne de tarih felsefesi kitabı diyebileceğim, ikisinin karışımı bir kitap. Tamamı dergilerde yayınlanmış 9 adet makaleden oluşuyor. Ortaçağ Avrupa tarihine ilgi duyan, bu konuda belli bir alt yapısı bulunan kişilere tavsiye ederim. İlginç bilgiler edindim ve beğendim. Okunur.
Ortaçağ Avrupa Tarihi Üzerine
Ortaçağ Avrupa Tarihi ÜzerineFatih Durgun · Ketebe Yayınevi · 202114 okunma