Şirk koşanların ağızlarından hiç düşürmedikleri sloganları şunlardır: “Allah’ın izniyle bizi kurtarıyorlar, Allah onlara yetki verdi, onlar Allah’ın sevgili kulları bize yardım edebilirler”
Oysa Allah hiç kimseyi kendisine ortak etmez ve kimseye özel tasarruf yetkisi vermez: “Onlar, Allah ile birlikte, hakkında O’nun hiçbir kanıt indirmediği şeye kulluk ediyorlar. Kendilerinin de onunla ilgili bilgileri yoktur. O zalimlerin yardımcısı olmayacaktır.” (Hac, 71)
Eskiden putlar görünürdeydi onları tespit etmek ve insanları uyarmak kolaydı, şimdi ise görünürdeki putların yerini gönüllerdeki putlar aldı ve tespiti zorlaştı.
Atatürk’ün ruhuyla temas kurduğunu iddia eden bir diğer kişi de Kadir Mısıroğlu’dur. Mısıroğlu bir cinciye Atatürk’ün ruhunu çağırtıp ona sorular sorduğunu ve Atatürk’ün kendisine hak verdiğini iddia etmiştir.
"Halk ile çok temasım vardır. O saf kitle, bilmezsiniz ne kadar yenilik taraftarıdır. İcraatımızda hiçbir zaman engeller bu yoğun tabakadan gelmeyecektir. Halk müreffeh, bağımsız, zengin olmak istiyor; komşularının refahını gördüğü halde fakir olmak pek ağırdır. İrticakâr fikirler besleyenler belli bir sınıfa dayanabileceklerini zannediyorlar. Bu, katiyen bir vehimdir, bir zandır. İlerleme yolumuzun önüne dikilmek isteyenleri ezip geçeceğiz..."*
* Atatürk’ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları, 1. Basım, c. 16, s. 173.
Bağımsızlığına, özgürlüğüne son derece düşkün olan Atatürk’ün belki de en çok kullandığı kelime hürriyettir. Hürriyeti elde etmek denilince akla ilk önce doğal olarak düşmanı yurttan atmak, iktisadî ve siyasî anlamda bağımsız olmak ve ülkemizde kendi dilimizi, kültürümüzü serbestçe yaşayabilmek gelir. “Hürriyet ve bağımsızlık benim karakterimdir.” diyen Atatürk yapısal olarak birilerini tahakkümü altında kalmayı, esâret altında yaşamayı reddeder.