0.0/10
0 Kişi
4
Okunma
1
Beğeni
716
Görüntülenme

Ferhat Gökçe Sözleri ve Alıntıları

Ferhat Gökçe sözleri ve alıntılarını, Ferhat Gökçe kitap alıntılarını, Ferhat Gökçe en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsanın ma’rifetullah konusunda varacağı nokta ise, Allah’ın ulûhiyet ve sıfatları yönünden keşfle bilinebileceği ancak Allah’ın zatının bilinemeyeceğidir. Çünkü İbnu’l-Arabî’ye göre Allah'ı bilmek, O'nu bilmemek demektir. İdraksizliği idrak, İdraktir. İnsan bilinmeyen birisinin bulunduğunu öğrendiğinde, bilmiş sayılır. Bu ise, bilinmeyenin olduğunu bilmektir. Bilginin konusu ise O'nu bilmemektir.890
Uyku, İbnu’l-Arabî’nin ilâhî nefes anlayışıyla da bağlantılıdır. Çünkü uyku insanlar için doğal bir rahatlıktır.901 Gece ehlini ibadetle geçiren insanlar için diğer insanların uyuması bir rahatlıktır. Allah, geceyi ehlinin kuşandığı bir elbise yapmıştır.902 Bu elbise onları başkalarının gözlerinden gizler. Onlar, gecenin yalnızlığında Maşukları ile vakit geçirirler. İnsanlar uyuduklarında gece ehli rableri ile rahata erer ve O’nunla baş başa kalırlar.903
Reklam
"müftüler sana fetva verse de kalbine danış” ... Gazzâlî, kalbe danışmanın müftinin ‘câiz’ ya da ‘mübah’ olarak belirlediği hususlar için geçerli olduğunu onların haram dediği şeylerden kaçınmanın farz olduğunu belirtmektedir. Gazzâlî, ayrıca her kalbe güvenilemeyeceğini çünkü bazı kalplerin oldukça vesveseli bazı kalplerin de her şeyde mutmain olma özelliğine sahip olduğunu belirtir. Bu durumda itibar edilecek kalp, meselenin inceliklerini murakabeye muvaffak olmuş âlimin kalbidir. Kalplerine itimad edilemeyenler ise Allah’tan kalplerine nur ihsan etmesini istemelidirler.473 Gazzâlî’nin en üst mertebede gösterdiği verâ, muttakî ve sıdıkların verâıdır ki, onlar Allah için olmayan mal, yeme, içme, uyku ve her şeyi kendilerine haram kılmışlar, bütün mevcudiyetiyle Allah’a teveccüh edip her şeyden yüz çevirmişlerdir.474 Aslında Gazzâlî ve diğer sûfilerin en üst mertebede gördükleri bu verâda mübah ve helal olan fiillerde Allah rızasının olup olmadığı konusunda sûfinin tereddüt duyduğu ve bu yüzden sakındığı bir durum söz konusudur. Burada kalbi bir bilgiye dayanarak her kesi ilgilendiren bir hüküm verme söz konusu değildir.
Bir metnin özellikle Kur’ân-ı Kerim ve hadislerin anlaşılması noktasında sûfilerin ihtiyaç duyduğu ilk kavram “dinlemedir” (istimâ’). Bu yüzden Muhâsibî, “Muhakkak ki bunda, kalbi olan, yahut şâhid olarak kulak veren kimse için bir öğüt vardır”176 âyetine atıfta bulunarak Allah’ın sevdiği ve razı olduğu şekilde dinleyen kimse için dinlediği şeyin kendisine bir öğüt, yani uyarıcı olacağın söyler. Âyette geçen “kalbiyle şâhid” olmak ifadesi, Mücâhid’in (103104/721-722), belirttiği gibi kişinin kendi nefsiyle konuşup, düşünceye dalmaması ve konuşulan şeyin farkında olması, manâsına gelir.177 Muhâsibî’ye göre “Onlar ki, sözü dinlerler ve onun en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah’ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir ve onlar akl-ı selîm sahipleridir.”178 ve “Kur’ân okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size rahmet edilsin.”179 âyetleri her ne kadar namazda veya hutbe okunurken takınılması gereken tavırlar hakkında nâzil olmuşsa da, âyette ifade edilenler her hayırlı sözü dinleyenin takınacağı tavır ve edeptir.180
İbnu’l-Arabî, kalbi insandaki tecellî’nin mekanı olarak gördüğünden kalple ilgili hadisleri tecellî anlayışına göre yorumlamıştır. Bu konuda şu iki hadise yer verir: “Kalpler, demirin paslandığı gibi paslanır”416 “Kalplerin cilası Allah’ı zikretmek ve Kur’ân-ı Kerim okumaktır”417 İbnu’l-arabî’ye göre bu hadislerde sözü edilen parlaklık, bilginin ortaya çıkma sebebiyle ilgilidir. Kalp cilalanmış bir aynadır ve asla paslanmaz. “Kalplerimizde bizi çağırdığı şeye karşı kilit vardır dediler”418 âyetinde yer alan kalpler, Hz. Peygamber’in özellikle davet ettiği şeye karşı kilitli olmasıdır. Yoksa onlar, genel anlamda kilitli değildir. Kalpler, peygamberin davet ettiğinin dışındaki işlerle ilgilenir ve davet edildikleri şeye karşı körleşir, dolayısıyla artık hiçbir şeyi göremezler. Kalpler daima cilâ, parlak ve duruluk özelliğinde yaratılmıştır. İlahi mertebenin tecelli ettiği her kalp, müşahede eden yetkin ve âlim insanın kalbidir. İlahi mertebe yönünden tecelli etmeyen kalp ise Allah’tan gafil ve O’na yakınlıktan kovulmuş kişinin kalbidir.
Muhabbeti kalbin meyli olarak tanımlayan Cuneyd Bağdâdî’ye (297/909)“Bir şeyi sevmen, seni kör ve sağır eder” hadisinin anlamı sorulduğunda o şöyle cevap verir: “Dünyaya olan sevginiz, sîzi âhirete karşı kör ve sağır eder.”291 Cuneyd Bağdâdî’nin bu yorumu zühd anlayışını yansıtan bir yorumdur. Buradaki sevgiye yüklenen anlam
Reklam
40 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.