Ferhat Uyanıker

Milli Mücadele'de Türk Kadını yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
1
Okunma
0
Beğeni
140
Görüntülenme

Ferhat Uyanıker Sözleri ve Alıntıları

Ferhat Uyanıker sözleri ve alıntılarını, Ferhat Uyanıker kitap alıntılarını, Ferhat Uyanıker en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İstiklalimiz için öleceğiz gerekirse.
10 Aralık 1919 Çarşamba günü Darülmuallimat (Kız Öğretmen Okulu) bahçesinde miting toplayan komite başkanı olarak Zekiye Hanım şunları söyledi; “Kardeşler, hemşireler! Daha bir sene evvel kırmızı rengi ile başımızda dalgalanan ulu sancağımız, görüyorsunuz ki siyahlara, matemlere büründü… Haktan en çok bahsedenler, haksızlığın en büyüğünü yaptılar. Daha dün bizim gibi refah ve saadeti; evi, barkı olan İzmir’deki dindaşlarımız, beyaz saçlı kadınlarımız, kundaktaki yavrularımız Yunanlıların süngüsünden geçti... Hanımlar! Büyük felâketlerimiz önünde evlâtlarımızın, kardeşlerimizin kanıyla suladığımız yurtlarımızın işgaline, kardeşlerimizin felaketine susacakmıyız?.. Hanımlar! Biz, dünyayı kanlara boğan, insanları tavuklar gibi boğazlayan erkeklere müracaat edecek değiliz. Bizim gibi şefkatle, merhametle düşündüklerine şüphe etmediğimiz İtilâf Devletleri’nin büyük kadınlarına müracaat edecek ve birer telgrafla, bize yapılan haksızlıkları yazacak ve anlatacağız. Eğer onlar da hakkımızı teslim etmezlerse, evlâtlarımızın kanlarına kendi kanımızı karıştırarak erkeklerimizle bir safta, dinimiz ve istiklâlimiz için ölecek; haksızlara, zalimlere tarihin lanetlerini terk ederek şehâmetle (yiğitçe) öleceğiz.”
Paris konferansı görüşmeleri ve Venizelos'un uydurmaları.
Venizelos’a göre Batı Anadolu; coğrafi, tarihî ve etnik yapı olarak Yunanistan’ın bir devamı durumunda olup Helen ülkesinin vazgeçilmez bir parçasıydı.Yunanistan, “megali idea”yı gerçekleştirebilmek için eline geçen bu tarihî fırsatı iyi kullanmak istiyordu. Venizelos, Paris Konferansı’nda da çantasından çıkardığı deste deste telgrafları göstererek İzmir’de Türklerin Hristiyanlara korkunç zulümler yapmakta olduklarını, Hristiyanların büsbütün imha edilmek üzere bulunduklarını ileri sürmüştür. Paris Konferansı’nda, İzmir’in Yunanlara işgal ettirilmesi kararının verilmesinde, Rum Patrikhanesi’nin tahrif edilmiş nüfus istatistikleri de önemli rol oynamıştır. Yunanların her dediğinin doğru olduğuna inanmaya hazır bu konferans, tarihî ve sosyal gerçekliğe aykırı olarak Batı Anadolu’nun işgali görevini yine onlara vermiştir. Böylece 15 Mayıs 1919’da Anadolu’da Yunan işgal ve mezalimi de başlamıştır.
Reklam
Hükümdarlık yapmış Türk kadınları.
Avrupa’da taç giymiş ünlü kadınlar (İngiltere’de I. Elisabeth, Mary, Anne, Victoria, Rusya’da II. Katarina, Kastilya kraliçesi I. Isabella, Danimarka, Norveç ve İsveç tahtlarına çıkmış Margaret vb.) olduğu gibi Türk tarihinde de ünlü kadın hükümdarlar mevcuttur. Efsanelerle karışmış olmakla birlikte, MÖ VI. yy.da Hazar Denizi’nin doğusunda yaşayan Massagetler’de -İran yazıtlarındaki Sakalar- kocasının ölümü üzerine tahta, Tomris adlı karısı geçmiş ve Persleri yenmiştir. Ahlat’ta 1100 yılında kurulan Ermenşahlar’da İnanç Hatun, Hindistan’da Delhi Türk Sultanlığı’nda Raziyye Hatun, Mısır’da Eyyubi soyundan Secer üd-Dür (veya Şeceret üd- Dür), İran’da Kirman bölgesinde kurulmuş bulunan Kutluk Devleti’nin dördüncü hükümdarı Türkân Hatun, İran’da Salgurlu Devleti’nde Ebeş yahut Abiş Hatun, Türkistan ve Kıpçak ülkelerinde tamamen Türkleşmiş olan Celâyirliler’de Dündü (Tendu veya Tandu) Hatun, hükümdarlık yapmış Türk kadınlarındandır.
22 Mayıs 1919 günü Kadıköy Belediye Dairesi'nde kadınlar konuştu.
Üniversite öğrencisi olan Münevver Saime Hanım, “… Ben kendimi hürriyeti gasp edilmiş bir milletin kızı tutarak istiklalime nasıl yürüyeceğimi söyleyeceğim. Bu beyanat kollarımızı bağlamak isteyenler için dikkate şayan olmalı. Oğlum bana, ‘Ben neyim?’ diye ilk sorduğu gün ona semalardan haykıran bir melek gibi ‘Büyük tarihli bir Türk’sün! diye hitap edeceğim. Bu nida, bu sihirli ses onun ruhunda ne fırtınalar hazırlayacak. Ninnisini söylerken, bu nutukları yanık sesimle ruhuna serpeceğim… Az söylemek, çok iş görmek zamanı hulûl etmiştir (gelip çatmıştır). Biz yalnız ağlıyoruz. Ağlamakla kazanılmış hak, hıçkırıklarımızı dinleyecek kalp yok. Teşkilata, nihayet fiiliyata mübaşeret (girişme)” diyerek harekete geçmek zamanı geldiğini ifade etmiştir.
Amerikalı kadın yazar; "Ağır top ve mermileri kadınlar taşıyordu."
İnebolu-Ankara yoluna “Devrim Yolu” adını veren ve bu yolu ilkel bir taşıt aracıyla Kurtuluş Savaşı’nda konaklanan yerlerde konaklayarak geçen Amerikalı bayan yazar Ann Bridge gördüklerini şöyle anlatmaktadır: “… Sonsuz bir insan seli, birbirlerinden bir buçuk metre aralıklarla ve tek sıra hâlinde akıyordu. İnsanlar taşıdıkları tüfek demetleri, cephane kutuları ve top mermilerinin ağırlığı altında öne doğru eğilmişlerdi. Daha şaşırtıcı olanı, bu insanların dörtte üçünden fazlasının kadın olmasıydı. Pembe eteklikli bölgesel giysiler ve parlak çiçekli kiraz rengi şalvarlar giyen kadınların bazıları sırtlarına sarılı yükle beraber, kucaklarında emzikli bebeklerini taşıyorlar, bazılarının arkasında ise kaygan çamurda kısa adımlarla yürüyen iki ve üç küçük çocuk bulunuyordu. Böylece bir gece önce İstanbul’dan kaçak olarak gemi ile gelen askerî malzeme, Küre Dağları’nı aşıyordu…”
Türk milleti, tarihinin hiçbir evresinde esaret altında yaşamaya tahammül edememiş, inandığı değerler uğruna hiçbir fedakârlıktan da kaçınmamıştır. Millî Mücadele döneminde de sayısız örneklerle tekrarlanacak bu fedakârlık duygusu, Türk kadınında küçük yaşlardan itibaren gelişerek yerleşmiştir.
Reklam
Geri18
89 öğeden 81 ile 89 arasındakiler gösteriliyor.